Beyza Nur

"İnsan farklı farklı mekanlarda, sanki doğrudan kendisine yöneltilmiş gibi, o an içinde cevap verilmesi zaruriymiş gibi duran çetin sorularla karşı karşıya gelir. Sadece karşılaştığınız insanlar değil, bazen bir reklam afişi, okuduğunuz bir şiirin dizesi, kitapçıda rastgele gördüğünüz bir kitap kapağı, izlediğiniz filmin en saçma sapan karakteri garip bir soru yöneltir ve hazırlıksız yakalar. Duvarda asılı duran hat levhası da çetin bir soruyla karşılayabilir insanı; insanın içindeki bütün karanlık odaların kapısını zorlayan bir soruyla. "Allah kuluna kâfi değil midir?"
Reklam
"Allah'ım ben yok olamam! Her şey olurum, yok olamam. Parça parça doğranabilirim. Nokta nokta lekelere dönebilirim. Tütün gibi kurutulabilir, ince ince kıyılır, bir çubuğa doldurulur, içilir, havaya savrulabilirim. Fakat yok olamam. Madem ki bu kadar korkuyorum, yok olamam. Eczane camekanlarında, ispirto dolu bir kavanoz içinde, düşürülmüş
"Son Peygamber, Yaratıcıdan gelen son kitabı kullara ulaştırdıktan sonra, hangi zamanda yaşarsa yaşasın faniler kendi zamanlarını ahir bildiler. "Ahir zamana kaldık!" diye dertlenen şairin yaşadığı devrin üzerinden yüzyıllar gelip geçti. Kendini bilen her fani zamanını ahir bildi. Hüznüne tebessüm, tebessüme hüzün ekti."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Savaş çok uzun zaman önce çok kolay telaffuz edebildiğim bir kelimeydi; şimdi gerçek anlamın ağırlığıyla dolu. Nehirdeki sular çekildiğinde dibindeki cesedin ortaya çıkması gibi yaşamın kendisi de bunu ortaya çıkardı."
S e v g i Allah'ın kullarına en büyük ikramıdır. S e v m e k, ibadettir. Sevgi verdikçe içimizde çoğalan büyük bir enerjidir. Vedud olan seven ve çok sevilen Rabb'imiz, sevgiyi çok tatlı yaratmış. Peki sevmek bu kadar güzelken bu kızgınlık, bu nefret, bu kavgalar niye? Seviyoruz hatta çok seviyoruz fakat yaşatamıyoruz sevgilerimizi. Sevgiyi yaşatmak için Rabb'imizin ve Resul'ünün yol göstericiliğine ihtiyacımız var. İnsanı, Yaradan'ından daha iyi kim bilebilir ki?
Reklam
Tâ Fransız İhtilali'nden tut biz böyleyiz. Gözümüz Avrupa'da. Neden? Çünkü hâkim sermaye ve hâkim kültür orada. Osmanlı'nın dik başı ağır ağır eğildi. O gün bu gün dışa bağımlıyız. Hep ikinci el fikirleri kullanırız. Taklit içimize işlemiş. Güya bu yoldan alafranga olacağız. Pöh! Biz böyleyiz işte, ikinci el bir hayata evet demişiz. Varoluşçuluk, sürrealizm, bugün için portmodernizm hep böyle. Çıkara çıkara Türk Einstein'ını, Sivaslı Sindy'yi çıkarıyoruz. Gelişen bir şehrimizi 'Doğu'nun Paris'i'ilan ediyoruz. Kendi varlığını, inancını, kültürünü, tarihini inkâr eden, redd-i miras edenin sonu budur. Kendini hor görenin hali budur. Güven duygusu bir kez sarsılmayagörsun, bir daha zor yakalanır. Adam seni sollamış, arada yüz yıllık açık var. Bu açık cep telefonu ile kapanmaz. Bir orjinal adamımız, bir fikrimiz, dünyaya bir teklifimiz var mı?
İnsan ruhuna, birbiri ardına hızla gelişen olayların körüklediği duyguların ardından, insanı ümitten ve korkudan mahrum bırakan, eli kolu bağlı olmanın ve durumun gerçekliğinden daha çok acı veren bir şey olamaz. Kan damarlarımda özgürce dolaşıyordu ama ümitsizlik ve pişmanlık kalbimi öylesine eziyordu ki, bu yok edilmesi imkansız bir acıydı. Uykum kaçtı, kendimi işlediğim korkunçluktan çok daha öte günahların beni beklediğine inandırdığım için, kötü bir ruh gibi başıboş geziniyordum. Hayata yüce amaçlarla başlamış, bunları hayata geçireceğim ve sevdiklerime yararlı olabileceğim anı dört gözle beklemiştim. Şimdi hepsi yok olup gitti.
Sayfa 96
Kendimi adeta binlerce kişinin toplanıp beni dipsiz bir kuyuya atmak için çabaladıkları bir uçurum kenarında yürüyormuş gibi hissediyorum.
Sayfa 99
"İnsanoğlu hayvanlarda görülenden daha üstün olan duyularıyla neden böbürleniyordu? Bu onları sadece daha çaresiz kılıyordu. Dürtülerimiz sadece açlık, susuzluk ve zevkle sınırlandırılsaydı, neredeyse tamamıyla özgür olabilirdik. Lakin, şimdi, esen her rüzgarda savruluyor, herhangi bir söz ya da bir manzaranın bizde uyandırdığı anlamdan etkileniyorduk.
Sayfa 105
Geri157
864 öğeden 856 ile 864 arasındakiler gösteriliyor.