İnsan olmak için doğduğumuz andan itibaren dokunulmaya muhtacız. Şöyle ki, daha annemizin karnında ilk var olmaya başlarken dahi bize temas eden bir dış dünya var sonrasında doğum gerçekleşirken de bu süreç devam ediyor doğum anı bir nevi dokunulma anı hatta bize temasın şekil değişikliği eşiği. Doğduktan sonra da dünyanın temasına muhatap
Takılmış bir taş plak şarkısının romana dönüşmüş hali…
Eserin İngilizce Orijinal Adı: South of the Border West of the Sun (1992)
ABD’li kadife sesli siyahi caz piyanisti ve yorumcusu Nat King Cole’ün ve hatta ünlü Frank Sinatra’nın da yorumladığı efsane şarkı ‘’South of the Border’’a ithafen çıkış noktasını alıp Murakami kurgusuna dönüşen bir
Descartes’ın şüphe metodunu kullanarak oluşturduğu felsefesinin temelinde refleksif bilinç yer alır. Sırayla her şeyin doğruluğunu ve kesinliğini sınayan Descartes, son raddede açık seçikliğinden ve kesinliğinden emin olduğu bir şey bulur nihayet: düşünen ben. Ünlü “cogito ergo sum” (düşünüyorum, o halde varım) onun felsefesinin temel dayanağıdır.

Geriye dönüp şöyle bir bakmış. Bakmış ve telaşlanmış. Korkudan ardına dönüp dönüp bakan biri gibi sanki. Geçip gitmekte olan hayatına bakmaktan hem korkuyor hem de kendini alıkoyamıyor.
Hayatımızın belli fasılalarında yaparız bunu. Genelde onarlı yıllarda. Fersiz kolları, taşıyamıyor düş kırıklıklarını. "Ee ne oldu şimdi?" der
Dostoyevski'ye göre dünyanın en zor hissi nedir?
a. Ayak serçe parmağını bir yere vurmak.
b. Tam evden çıkmışken tuvaletin gelmesi.
c. Ait hissedilmeyen bir yerde bulunmak zorunda kalmak.
d. Hoşlanılan kişinin "kanka naber?" diye mesaj atması.