Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
77 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
22 saatte okudu
Ne anladığımı yazacağım. "Sen yorum yapma bir daha." diyecekler okumasın. Kendini beğenmişler ile uğraşamam. Neyse moruk, yazardan başlayıp kitaba, ardından da karakterlere gidecek olan bir rota tasarladım. Bir yere takılırsanız özelden sorabilirsiniz. Adamın hayatına baktım biraz. Yazar olabilmesi için koşullar uygunmuş doğrusu,
Satranç
SatrançStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020236,8bin okunma
120 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
24 günde okudu
Marquez'in gazeteciliğini konuşturduğu haberlerden biri olduğu söylenir. Gerçek hayatta; kazadan 10gün sonra Velasco bulunur. Askeri hastanede tedaviye alınır ve gazetecilerle görüşmesine izin verilmez. Bu yuzden haber artık daha ilgi çekici olmuştur. Gizlice içeri girip röportaj yapmaya çalışan gazeteciler bile vardır. Daha sonra hikaye yavaş yavaş gündemden düşer. Bir gün Marquez'in çalıştığı gazeteye gelir ve hikayesini anlatacağını söyler Velasco. Marquez üzerinden zaman geçmiş-eskimiş bu haberi yapmaya yanaşmaz. ancak sonunda o görevlendirilir. Hikaye parça parça yayınlanır ve gözden düşmüş bu hikaye ilgiyle takip edilirken, kazayı yapan geminin Amerika'dan Kolombiya'ya kaçak mal taşıdığı söylenir ve yazılır. Daha sonra tehditler, baskılar başlar ve en sonunda gazete kapanır. Marquez bu hikaye için yayımlanmaya değer olmayabilir ama bir arada dursun diye kabul ediyorum demiştir. Hikaye kısmına gelirsek; hikaye olarak baktığında harika bir kurgu. Harika bir anlatım. Ama gerçek hayatta bunu yaşamış birinin ağzından dinlediğimizde de gerçek olamayacak kadar güzel ve düzenli bir kurgu. Herkesin farklı görüşü var bu konuda ancak benim görüşüm hikayenin temel gidişatı aşağı yukarı anlatıldıktan sonra, Marquez'in gazeteciliğinden sıyrıldığı ve tamamen romancılığının etkisinde olduğu yönünde.
Bir Kayıp Denizci
Bir Kayıp DenizciGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 20192,034 okunma
Reklam
6. Turşuyla Bir Kadının Kalbini Çalmak Nazım, Vera'ya bir anda vurulmuş ve onun kalbini çalmak en büyük arzusuydu, ona türlü türlü hediyelerle kur yapıyordu; “Ertesi günden başlayarak Nazım atağa kalktı. Bana, henüz genç olduğunu kanıtlamaya karar vermişti. Onu unutmam şurada dursun, kendisinden bir dakika bile kopmama olanak vermiyordu. Günde on kere telefon ediyordu… Hiçbir şey umurunda değildi: Çalışmak da oluşum, evli oluşum, kendisiyle telefonda konuşmamın kimi kez uygun olmayışı ve çoğu kez olanaksızlığı… Açıyordu telefonu. Senaryo bölümünden bir an ayrılmayayım, hemen dört katlı stüdyoda aramaya başlıyorlardı beni, Nazım telefondaydı. Ya kendisi getiriyor ya da şoförüyle kocaman pastalar, kutu kutu çikolatalar, çiçekler gönderiyor ve daha türlü türlü şeyler yapıyordu beni kendisine kadınca ilgi göstermeye zorlamak için. Artık bir çocuğa davranır gibi davranmıyordu bana. Onun gözünde kadın olmuştum artık ve Dumas’nın, Dostoyevski’nin romanlarında kadınlara nasıl kur yapılıyorsa, öyle kur yapıyordu bana.” Ancak Nazım kendi gibi sıradışı bir kadına aşık olmuştu, Vera çikolatalarla tavlanacak bir kadın değildi; Yine elinde çiçeklerle Vera’ya gittiği bir gün Vera'nın iş arkadaşı Rais öğüt verdi ona : “ Eğer onu hoşnut etmek istiyorsanız hıyar çurşusu, çiroz gibi şeyler getirin de bakın o zaman nasıl sevecek sizi.” Ve bu öğütten sonra litre litre turşular Vera'nın masasına doluşmaya başladı, sonrası hepimizin malumu. Nazım turşuyla kalp çalan ilk erkek olarak tarihe geçiyordu...
ALACA AYDINLIKTA Gel de yürürken hiç konuşmayalım Bir yanımız güvercinler, parke taş altımızda Bırak Çıkrıkçılar Yokuşu orda dursun Nasılsa vur emri çıkartıldı adımıza. Nasılsa biz demeyi öğrendim, nasılsa
Ali Ural
Ey kutsal ağrı, sor : En son ne zaman ağladık.. Her gün , ama her gün gazetelerimizin sayfalarını yakmayan o soğuk ateşlerle , bedenimizin ve ruhumuzun duyarlılığını nasıl da kundakladık. Artık hiç bir cinnet, cinayet, gasp, tecavüz ve işkence etkilemiyor bizi. Komşumuzun evinden yükselen alevler dokunmuyor evlerimize. Madenciler yerin yüzlerce metre altından cevherleri çıkarta dursun, hiçbir haksızlık gözümüzden bir damla yaş çıkartmıyor!..
Ayrılık Hissi Nasıl Girdi Sizin Beyninize? Müslümanlık sizi gayet sıkı, gayet sağlam, Bağlamak lazım iken, anlamadım, anlıyamam, Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize? Fikr-i kavmıyyeti şeytan mı sokan zihninize?
Reklam
ARZ-I HAL Ben de günahkar kullarındanım Allahım... Bir "Kulhuvallahi" bilirim dualardan, Bir de "Yarabbi şükür" demeyi doyunca, Bir kere oruç tutmam ramazan boyunca, Ama çekmediğim kalmadı sevdalardan. Ben de günahkar kullarındanım Allahım!... Benim gibi kulun çok dünyada, Allahım!... Eğer bilmiyorsan işte, haberin
Başkalarının da aynı hazzı duyup duymadıklarını öğrenmek için bu konuyu açtım. Konuyu biraz daha derinleştireyim: Küçüldüğünüzü ve bu yolda en aşırı dereceye varmış olduğunuzu fark etmekten doğar bu haz. Durumunuzun umarsızlığını, başka türlü bir adam olamayacağınızı, değişmek için zamanınız, inancınız bulunsa bile değişmeyi kendinizde istemeyeceğinizi anlamanın tadına doyum olur mu? Hem değişmek isteseniz ne olurdunuz ki; belki sizin için aslında başka yol yoktu! En önemlisi de bütün bunların, derin anlayışın doğal ve temel yasaları sonucu, bu yasalara bağlı olarak kendiliğinden ortaya çıkmasıdır. O nedenle değişmek şöyle dursun, bu durumda yapılacak birşey yoktur. Derin anlayış yasalarına göre şu sonuca varabiliriz: Aşağılık bir herif ciğerinin beş para etmediğini kavramakla kendisine bir avunma payı çıkarır gibidir. Eh, yeter artık... Bu kadar laf ettim de yine bir şey açıklayabildim mi?
Sayfa 47 - İletişim Klasikleri
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.