Okumayı yeni yeni öğrenen yeğenimin kitaplığımda görüp "dar alan" diye okuyup dayı doğru mu okudum diye sorması üzerine aa kitaplığımda böyle bi kitap mı varmış diye elime alıp okuduğum bir kitap...
Yazarın Türkiye'nin acı gerçeklerini
kaleme aldığı ve bunu iki aile üzerinden anlattığı,zaman zaman hüzünleneceğiniz, yeri geldiğinde sobanın etrafında toplanıp gecelere kadar muhabbet edilen ve kahkahaların sesinin sokaklarda yankılandığı soğuk kış günleri sıcaklığını tekrar yaşayacağınız , olayların acısını gerçekmişçesine yüreğinizde hissedeceğiniz, samimi ,dili oldukça basit okudukça okunası bir kitap..
Kimi zaman insanları davranışları üzerinden yargılarız. Bizim gibi olsun isteriz herkes. Yalan söylemesin, birilerine yaranmaya çalışmasın, dik dursun vs vs.. ama kimse çevresindeki insanların neden böyle davrandığını araştıracak kadar ne cesur, ne de artık buna vaktimiz var..
Mete, mahalle arkadaşı Ömere nazaran şanslı diye nitelendirebileceğimiz, ama onun da kendi yoksul dertleri olan yatalak bir ablaya sahip ve bu yüzden de sorumluluğu fazla olan bir çocuk. Ömer, babasından ve abisinden şiddet gören annesinin ve ablasının insan yerine konmadığı ve bu yüzden de sağlıklı bir çocukluk yaşayamayan çocuk...
Tolstoy' un bir sözü var ya hani:"Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir."
Heh işte köye Mete'nin üniversite okuyan teyzesi gelir ve hikaye başlar. İyi okumalar....