Antigone, yalnızca Antik Yunan dönemine ait bir tragedya değil; her çağda yankılanan, vicdanla yasa arasında sıkışmış insanın hikayesi. Kitabı okurken beni en çok etkileyen sahne, Antigone’nin Kral'a boyun eğmeyip kardeşini gömmekteki ısrarı oldu. Cesareti, dik duruşu ve inandığı değerler uğruna ölümü göze alışı, karakterini sadece trajik değil aynı zamanda hayranlık uyandıran bir figür haline getiriyor.
Antalya Şehir Tiyatrosu’nun çok başarılı bulduğum uyarlamasından sonra okuma şansı edindiğim için oyuna da değinmek istiyorum. Oyuncular metindeki kararlılığı ve duyguyu sahneye taşıyabilmişti. Sahne tasarımı sade ama vurucuydu.
Antigone, sadece bir karakter değil, aynı zamanda susmayan vicdanın ve sarsılmaz direnişin sembolü. Kitap da oyun da bana şunu yeniden hatırlattı: Bazen adalet, yasaların değil, kalbimizin sesinde gizlidir.