hailey

hailey
@dusunceleriminbasucunda
Maneviyat, beden sağlıklı olduğu sürece onun kibri ve zevkidir, ama hastalanır hastalanmaz ya da işler kötüye gittiğinde bu kez de derhal o bedenden kaçıp kurtulma isteğidir. Bu iki tavırdan, o an için çıkarlarınıza en keyifli biçimde hizmet edenini seçersiniz, işte o kadar! İkisi arasında seçim yapabildiğimiz sürece mesele yok. Ancak ben, artık seçim yapacak durumda değildim, beni nasıl bir geleceğin beklediği belliydi! Sapına kadar gerçeğin içindeydim, o kadar ki, nereye gitsek kendi ölümüm de bir anlamda peşimden geliyordu, adım adım. Bir tecilli cinayet kurbanı olma kaderimin dışında bir şey düşünmekte zorlanıyordum, oysa herkes bu kaderin benim için gayet doğal olduğu kanısındaydı.
Reklam
"Biraz evvel sana bu mektubu yazmak için kağıt almaya gidiyordum. Caddenin bir tarafından öbür tarafına geçerken süratle geçen bir otomobilin altında kalmaktan -emin ol- bir mucizeyle kurtuldum. Ölüme bu kadar yaklaştığım hiç olmamıştı. Hadiseden sonra ne düşündüm biliyor musun. "Nahit bu mektubumu alamayacak, burada söylediklerimden hiçbirini bilmeyecekti. Ölümümün kendisi için olduğunu aklından bile geçirmeyecek, belki de kötü kötü sebepler düşünecekti." İşte en çok buna üzülürdüm Nahit." (29 Kasım 1947)
Sayfa 102Kitabı okudu
Emin ol, dünyada hiçbir şeyden zevk almıyorum. Bütün bu tatsız günler içinde yalnız seni arıyorum. Bir müddet de böylesine tahammül edeyim. Bu bir türlü düzelmeyen bedbin hava, biliyorum, seni artık bıktırdı. Ama ne yapayım. Değişemiyorum. Bu zayıf irade ile hayattan zevk alabilmek ancak mucizelerle kabil olacak. Ben asker iken bir mektup yazmıştın. Orada "Mucizeler beklemeye hakkımız yok mu?" diyordun. Zaten kala kala bir o hakkımız kaldı galiba. Bu üzüntülerden yorulur da belki günün birinde isyan eder, böyle bir mucizeyi kolaylaştırabiliriz.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bilmediğinin farkına varması için ayrılması gerekti, ama bu bilgisizliğe karşı koyması için, farkına varınca duygulanması, bilgisizliğe boyun eğmeyeceğine, onu yeneceğine karar vermesi, başka bir deyimle AYAKLANMASI gerekti.
Sayfa 12
Bu "ümit" denen şey, siz "karanlık bir yer"deyken başlıyor. İşte o karanlık yerde, aniden içinizden bir düşünce, bir his beliriyor ve siz, nedenli veya nedensiz, uzaklarda sizi bekleyen aydınlık bir yer olduğuna inanmaya başlıyorsunuz. Oraya bir ulaşabilirseniz, her şey çok güzel olacak, mutlu olacaksınız. İşte böylece yürümeye başlıyorsunuz. Yürüyorsunuz, yürüyorsunuz, ama karanlıklar dağılmıyor. Yürüyorsunuz, yürüyorsunuz, değişen bir şey yok, durmadan karanlığa çarpıyorsunuz. Yaşam tahteravalliye binmek gibi. Bir ucunda ümit, diğer ucunda hayal kırıklığı. Ümit ne zaman en yükseğe çıksa, aynı hızla hayal kırıklığını yukarı fırlatmaya başlıyor. Ne kadar hızlı yükselmişseniz, o kadar hızlı düşüyorsunuz. Bir ümit, bir hayal kırıklığı, bir ümit, bir hayal kırıklığı, bir ümit, bir hayal kırıklığı ve oyun böylece sürüp gidiyor. Ama sürüp giderken, sürekli kıç üstü yere oturan siz oluyorsunuz.
Reklam