Doğa bilimleri, yeryüzünün, ne insanın, ne başka her hangi bir canlı varlığın varolmadığı, varolamadığı bir durumda da varolduğunu kesin olarak doğrular. Organik madde, çok sonradan gelen bir olgudur, uzun bir evrimin ürünüdür. Demek ki, o çağlarda duyarlıkla bezenmiş madde yoktu, "duyum karmaşaları", yoktu; "çözülmezcesine" çevreye bağlı, hiçbir biçimde bir Ben yoktu. Madde ilktir: düşünce, bilinç, duyarlılık çok yüksek bir evrimin ürünleridir. İşte doğa bilimlerinin içgüdüsel olarak kabul ettikleri materyalist bilgi kuramı budur.
Sayfa 72 - Sol Yayınları - 3.Baskı
"İşte bu nedenle boşlukta biçim yoktur; duyum yoktur; algılama yoktur; irade yoktur; bilinç yoktur; göz, kulak, burun, dil, gövde ve akıl yoktur; görme, işitme, koklama, tat alma, dokunma ve düşünme yoktur; bakış yoktur, algılayış da bilgisizlik de yoktur, bilgisizliğin sonu da yaşlanma ve ölüm de yoktur; yaşlanma ve ölümün sonu da acı çekme yoktur; bunların sonunda acı çekme de yoktur; acı çekmenin sona ermesi yoktur ve yol yoktur; bilgelik yoktur ve erme yoktur."
Sayfa 140Kitabı okudu
Reklam
Niyet ne bir duygu, bir ruh hali ne de bir duyum ya da imge­dir. O bir bilinç durumu değildir. Gerçek bir sürekliliği yok­tur.
Kaygı durumu bir defa yerleşti mi, kaygı başka her duyumu yiyip bitirir. Daha önce bilinç düzeyinde olan duygulanım yüklü temsiller artan bastırmanın etkisiyle bilinçdışına çekildikçe, bütün duygulanımlar kaygıya dönüşebilir. (Duyum: İç veya dış dünyadan gelen uyarımların beyne ulaşmasıdır.)
Sayfa 26 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
BİLİNÇ İŞLEVLERİ [duyum, düşünme, hissetme, sezgi] (2/11)
Genelde, duyumun peşinden ilk olarak bir tür “ilkel düşünme” gelir yani duyum uyarıcısının ne anlama gelebileceği sorusu. Pratik tecrübede bu bizzat duyum algısına bağlanır. Sanki nesnenin ne olduğunu gözlerimiz zaten bize söylemiştir. Ama aslında gözlerimiz sadece nesnel bir imge sağlar, gerçek şeyin ne olduğuna dair hiçbir şey söylemezler. Sadece bir şey gördüğümüzde ve ne olduğuna dair katiyen hiçbir fikrimiz olmadığında bunun ayırdına varırız. Onun ne olduğunu bize söyleyen düşünme işlevidir. Bilinmezle karşılaştığımızda düşünmeye başlarız ve düşünüyor olduğumuz gerçeğinden haberdar oluruz.
BİLİNÇ İŞLEVLERİ [duyum, düşünme, hissetme, sezgi] (1/11)
İçeriye yönelimimize hizmet eden şu bilinç işlevlerini ele alalım. İçeriye “iç alan” diyelim; “dış alan” da o zaman görünür dünyaya tekabül edecek. Karşılaştığımız ilk işlev duyum işlevidir. Duyuların verdiği şeyin algısını sunar. Duyular organları şekillendirir, bu sayede dış dünya psişeye girer. Psişe girift bir organdır, duyulara aktarılan uyarıcıları algılar ve kaydeder. Tanım itibariyle algı sadece duyumları kapsar; bir başka deyişle, duyu organında nesne tarafından tetiklenen ve beyinle bilince iletilen uyarıcılardan ibarettir. Gerçekte “saf duyum” gibi bir şey algılamaktan aciziz. Çünkü duyum uyarıcıları bilince girdiğinde psişik bir içerik onunla beraber gelir, bu içerik ki duyu kaynaklarında oluşmaz ‘a priori’ vardır, yani duyum uyarıcısına önceldir. Bu nedenle saf duyum sadece teoride mevcuttur.
Reklam
133 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.