Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, horgörülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötülükler kadı olmuş Yemen'e,
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.
Hayat, hep böyle düşünmek,
düşmek;
"düşmek" dedim de,
düştüğüm çok oldu biliyor musun
ve düşürüp bir şeyleri düşündüğüm çok oldu…
Ağlar gibi olup da ağlamadığım;
ağlamaz gibi durup da ağladığım,
çağladığım çok!
Yurtsuzdum,
Bunu yazdı bültenler de.
Yurtsuzdum da yeni bir yurt kurdum kalbime.
Sana bile vize koydum,
Kimlik sordum Feride.
Ben feodal bir yaraydım belki de…
Seni bulmaktan önce aramak isterim.
Seni sevmekten önce anlamak isterim.
Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de,
Sana hep, hep yeniden başlamak isterim.
Sana kızgın değilim.
Sana kızamayacak kadar seni iyi tanıyorum.
Sonra seni seviyorum.
Neden sevdiğimi bilmeden seviyorum.
Bu sevgiyi gittiğim her yere beraber götüreceğim.
Hoşça kal.