Ebu Hatim er-Razi: … Peygamberlerin getirdiği semavi kitaplara inanan bir kimse aynı zamanda felsefeyle de uğraşsa bu dünyanın kirinden arınabilir mi!
Ebu Bekir er-Razi: Bu çeşit hurafelere inanan cehalet ve taklitte ısrar eden biri, felsefi düşünceyle nasıl ilgilenebilir!
(...)
Ebû Bekir er-Râzî- Gerçekten de öyle oldu. Benim mekân hakkındaki düşüncem tıpkı Eflâtun’unki gibidir. Senin savunduğun ise Aristoteles’in görüşüdür. Ben zaman ve mekân hakkında bir kitap yazdım. Bu konuda daha doyurucu bilgi edinmek istiyorsan o kitaba başvur.
Ebû Hâtim er-Râzî- Benim ne o kitaptaki fikirlerden, ne de Eflâtun’la Aristoteles’in bu konudaki görüşlerinden haberim var. Bırak kitap tavsiye etmeyi de kendi tezini ispatla!..
Ebû Bekir er-Râzî- Ben söyleyeceğimi söyledim.
Ebû Hâtim er-Râzî- Bu konuşmadan sonra sustu ve ben kendisine dedim ki: Bu konu burada bitti; ama sen hem şu “beş ezelî ilke”den başka ezelî varlık kabul etmiyor, hem de âlemin yaratılmış olduğunu söylüyorsun, değil mi?
Ebû Bekir er-Râzî- Evet.
Ebû Hâtim er-Râzî- Acaba bu beş ilkeden hangisi âlemi yaratmıştır?
Ebû Bekir er-Râzî- Evet.
Ebû Hâtim er-Râzî- Susma konuş! Bu mesele üzerinde konuşmak sus-maktan daha iyidir. Âlemin yaratılış sebebiyle ilgili olarak dehrîlerle aramızda çok tartışmalar olmuştu.
(...)
Muhammed ibn Ebi Hatim er-Razi anlatıyor:
"Can çekişmekte olan babama Ukbe ibn Abdilgafir'in durumunu sordum. Sahabiliği var mı, diye. Takatsiz ve bitkin bir sesle 'Hayır." dedi."
Oğulun şu ilim öğrenme hırsına bakar mısın? Babanın da öğretmek hırsına bakar mısın? Can çekişirken oğlu bir ravinin durumunu soruyor, o da neredeyse ölmüş bir hâlde, takatsiz bir sesle cevap veriyor.
Babasının ölüm döşeğinde olması çocuğunun soru sormasına, zamanı değerlendirmesine ve babasından ilim almasına engel olmadı. Babası da dünyadan ayrılmak üzere ve son nefesini verirken raviyle ilgili soru sormasından dolayı üzülmedi, sinirlenmedi.!
Her ikisine de helal olsun! Vakit ve ilim her ikisinin nezdinde ne kadar da kıymetliymiş."
Abdurrahman b. Ebi Hatim er-Razi, Rey'den Mısır'a gitmişti. Mısır'a girdiğinde yanında ilim öğrenirken kendisine eşlik eden bir arkadaşı vardı. Hocadan ders dinlemeye gittiler ve akabinde de canları balık çekti. Fakat ne geceleyin ne de gündüz balığı kızartacak vakit bulamadılar. Balık üç gün bu halde kaldı ve neredeyse çürümeye yüz tutmuştu. Kızartmaya zaman bulamadıkları için balığı çiğ olarak yediler. Neden hiç boş zaman bulamadılar?! Boş durmasınlar diye onları gece gündüz takip eden bir polis mi vardı?! Onlar geceleyin hocaları dolaşarak ders dinliyorlar, geceleyin de duydukları şeyleri yazıya geçiriyorlardı. Onların kendilerine ayıracak boşlukları yoktu.
Oğulun şu ilim öğrenme hırsına bir bakar mısın(nız)?
Muhammed ibn Ebi Hatim er-Razi anlatıyor:
"Can çekişmekte olan babama Ukbe ibn Abdilgafir'in durumunu sordum. Sahabiliği var mı, diye. Takatsiz ve bitkin bir sesle 'Hayır." dedi."
Zühli'nin, Buhari aleyhine başlattığı linç kampanyası meyvelerini vermiş, Ebu Hatim er-Razi ve Ebu Zur'a er Razi gibi bazı muhaddisler Buhari'den Hadis nakletmeyi bırakmışlardır.