Edanur

“Pamuk ipliğinden biraz daha sağlam tek bağ: düşünce birliği. O da rüzgârın her an tehdit ettiği bir kandil. Düşünce birliği, düşünen insanlar arasında olur. İnsanların kaçta kaçı düşünür? Düşünenlerin kaçta kaçı karşılaşır ve açılır birbirine?” (Jurnal, 12.8.1963)
Reklam
“Kitap bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım. Ve kitaptaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim. Kitap benim has bahçemdi. Hayat yolculuğumun sınır taşları kitaplardı. Bir kanat darbesiyle Olemp, bir kanat darbesiyle Himalaya. Ayrı bir dil konuşuyordum çağdaşlarımla. Gurbetteydim. Benim vatanım Don Kişot’un İspanya’sıydı, Emma Bovari’nin yaşadığı şehir. Sonra Balzac çıktı karşıma, Balzac’ta bütün bir asrı yaşadım, zaman zaman Votren oldum, Rastinyak oldum. Dört bin kahramanda dört bin kere yaşamak.” (Mektuplar, 14.10.1966)
Hallerimiz...
"Talebede en kötü hastalığın şekli, onun her iş ve hareketinde kendini gösteren ruhi gevşekliğidir. Böyle bir tipin günlük hayatını gözden geçirelim: Saatlerce uyur. Yatağından gevşek gevşek kalkar. Tuvaletini çok yavaş yapar. Bu suretle hayli zaman kaybeder. Dalgındır. Bir işe koyulmaz. Zaten hiçbir işe karşı zevk ve alakası yoktur. Her şeyi neşesiz ve isteksiz yapar. Tembelliği adeta yüzünden okunur. Hal ve hareketi müphemdir. Ne bir kudret ne de bir hareket kararına maliktir. Böylece sabahleyin, kıymetli saatlerini kaybetmiş olur. Öğle vakti gelince yemeğini yedikten sonra kahveye gazete okumaya gider. Bütün gazeteleri ilanlarına varıncaya kadar okur. Çünkü bu, ceht sarfını icap ettiren bir şey değildir. İkindi vakti kendinde çalışmaya karşı bir parça kuvvet hisseder. Fakat bu kuvvetini de başkalarıyla gevezelik etmekle bir incir çekirdeği doldurmayan ve bir netice çıkmayan münakaşalar, yapmakla geçirir. Siyasi bir adam gibi siyasetten, edebiyatçı gibi edebiyattan bahseder. Herkesin hayatı hakkında dedikodu yapmaktan hoşlanır. Akşam olunca bu zavallı genç dünden biraz daha neşesiz, hayattan bir parça daha bedbin olarak yatağa yatar. Müreffeh bir hayat sürmek ve mesut olmak ister. Fakat bilmez ki her iş az çok yorucu bir ceht sarfını müstelzemdir. Hiçbir sevinç zahmetsiz elde edilmez."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kur'an'ın Temel İlkeleri
"Bunun bir güzel bir örneği, Hz. Ömer'in Irak'ı fethinden sonra bu ülkeyi askerler arasında ganimet olarak dağıtmayı reddetmesidir. Halbuki Peygamber (s.a.v) genelde Arabistan'ın fethinde alınan yerleri ganimet olarak dağıtmıştı. Hz. Ömer, Peygamber'in kabile toprakları ile ilgili bu davranışının, artık ülkeler fethinde uygulanamayacağını hissetmişti. Bu olayda ısrarla yapılan baskılar neticesinde nihayet Hz. Ömer, konuyla doğrudan ilgili olmayan 59/Haşr suresinin 9. ayetini, savunmakta olduğu görüş için delil olarak getirdi. Fakat yine bunu Kur'an'ın "sosyal adalet"i ve "eşitlik"i temin etmek için hedeflediği genel ilkelerin tesisi için yapmıştır."
Sayfa 101Kitabı okudu
"Bağlam" vurgusu...
"Önerdiğimiz tefsir usulü, iki türlü hareketi içermektedir: Önce zamanımızdan Kur'an'ın indirildiği zamana gitmeli; sonra tekrar oradan kendi zamanımıza dönmeliyiz."
Reklam
Reklam
137 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.