Emrah: "Yav he he!.. Moho kuşu belki gelir diye bu sarayı satın aldığına hâlâ inanamıyorum."
Murat Menteş düşünceliydi: "Alper haklı bence. Zenginlik, hiçbir aşamasında muhtaçlığa son vermiyor."
Emrah'ın sesi çatallanmıştı: "O halde fakirleş! Hakiki bir muhtaç ol! Bir anda servetini savurup garibanlaşabilirsin! Açlığı üşümeyi, kimsesizliği satın almak istersen, seni kim engelleyebilir?"
"Milyonlardan kuruşlara geçmek, meseleyi halleder mi?"
"Hangi meseleyi?! Sosyal piramidin tepesinden atlamak istiyorsun, buyur, seni tutan yok?"
"Aboooov kardaş, tiyatro getirsen bu kadar kalabalığın binde birini toplayamazsın. Fenerbahçe gelse de toplayamazsın. Vay anasını, bu Oğuz töresi de neymiş! Neymiş ki neymiş!"
Oysa şimdi çok gördüğü şey hayattı artık. Hayat güzel değildi; tatsızdı, acıydı. En vahimi de buydu. Yaşamayı arzu etmeyen bir hayat, sona erme yoluna girmiş demektir.
Bilmemiz gerek... Bizim işimiz bu dostum, kuş uçmalı, balık yüzmeli, biz de yazmalıyız."
"Baksanıza, Elon Musk dünyanın en zengin insanı ya... 400 milyar doları var..." "Eee? Lafı nereye getireceksin?"
"Haline şükrediyor mudur acaba?"
Emrah alaycı: "Tabii canım, sabah akşam 'Allah bugünlerimizi aratmasın' diyordur!"
"Sıfırdan geriye saymak gibi... Her saniye büyüyen bir servetin sağladığı lüksler de zamanla ihtiyaç haline geliyordur muhtemelen."