Deniz kıyısında yalnız başına yürümek güçtür; her dalga ve gökteki her kuş bağırıp insana borcunu hatırlatır. Başkalarıyla yürürken güler, konuşur, tartışırsın; gürültü olur, dalgalarla kuşların ne dediğini duymazsın; belki de o zaman hiçbir şey söylemiyorlardır. Sizin bir söz kalabalığının içinden geçmekte olduğunuzu görüp, susarlar.
Merhaba kitap sever dostlar bugün sizlere @selamicinarci 'nın yazmış olduğu #zirvelerinötesinde kitabı ile geldim. Kendine has bir tarzı olan yazarın akıcı, felsefik, okurken insanı düşündüren ve hatta sorgulatan harika bir kitabı daha okumuş olmanın mutluluğunu yaşıyorum.
#kitabınkonusu
Cuma gözüpek bir maceraperest ve turist rehberi idi.
İstila ne kadar keskin vurgulanıyorsa, istilaya uğrayanlar kendi kültürlerinin ruhuna ve kendilerine ne kadar çok yabancılaşırlarsa, istilacılara o kadar çok benzemek, onlar gibi yürümek, onlar gibi giyinmek, onlar gibi konuşmak isterler.
Her yere ve her şeye uyum sağlaman seni çok sevilen/sayılan biri yapmaz ama kendi düşünceni dile getirmen, karakterine uygun davranman ve seçici bir insan olman kıymetlidir. Seninle yürümek isteyen de her şeye uyumlu olmana göre değil, davranış üslubuna göre seni seçer.
Ayrıca on beş ila yirmi beş katlık binaların mimarisinin de rahatsızlık veren hiçbir tarafı yoktu çünkü en geçerli vasıtalar uçan arabalardı, canı yürümek isteyenler için de merdiven yerine geçen mükemmel tasarlanmış inip çıkma cihazları vardı. Şehirlerde -ki şehirler sayısızdı- binaların katları sokaklar boyunca uzanan camdan galerilerle birbirne bağlıydı; bu galerilerin kullanımı çok rahat ve pratik olmasına rağmen -hep olduğu gibi, ki nedendir bilinmez- kibar sosyete tarafından pek uygun görülmez ve sadece küçük ticari işlere ve ev işlerine yarardı.