Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yerlerimiz
ben işçi çocuğuyum evladım demiryolu atelyesi işçilerinden emekli şükrü'nün oğluyum ekmekle doydu karnım ekmekle avutuldum ekmekle korkutuldum sen sofraya havyar da koysan kuzu kızartması da önce ekmeğe varır elim çilemin adı benim ekmek kavgası hiçbir şey istemedim şu dünyada kendim için ne köşk ne araba ne para tükürmüşsem içine senin tapındığın o sıfatların satıyorsam emeğimi yok pahasına ben işçi çocuğuyum evlâdım benim dâvam başka dâva
Sayfa 103
Ekmek,sabun ve aşk
Öyle bir sevgilim olsun istiyorum ki , ne demek istediğimi bakışlarımdan anlasın. Sözle değil, gözlerimizin bakışıyla anlaşalım.
Reklam
Toprağa Merhaba
Bir tükeniş değil, bilakis varoluş; Hayat denen hastalığa en derin deva; Kendinden evrene bir kutlu kayboluş; Tüm dertlere elveda toprağa merhaba... Bir baş eğiliyor iken bir taş dikilir, Mermer tarlasına her gün bir tane daha; Göze yaş inerken göğe rahmet ekilir, Nur yağmurları uman toprağa merhaba... Ekmek tuz kavgası biter aşa doyulur, Gırtlaktan tek lokmacık geçemez bir daha, Kundaklı bebek has beşiğine konulur, Zilzal ile sallanan toprağa merhaba... Doktor MBC
Öyle bir sevgilim olsun istiyorum ki, ne demek istediğimi bakışlarımdan anlasın.
224 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 saatte okudu
Tarlalarda, atölyelerde, fabrikalarda karşılaşılan sorunların yanı sıra çalışmak zorunda bırakılan çocuklar da Orhan Kemal’in öykülerinde ağırlık bir yer tutar. Yazar Uyku adlı öyküsünde hafta sonu tatilinde de çalıştırılan çocuk işçilerin dramını anlatır. Bu üzücü ve yasa dışı durumu, çocuklara acıdığından yetkililere haber vermek isteyen bir ustanın para karşılığı susturulduğunu vurgulayarak işçilerin kişisel çıkarları açısından nasıl sömürüldüklerini de dile getirir. Öykülerde çalışmak zorunda kalan kadınlara da rastlıyoruz. Ezilen, sömürülen, bedenini satmak zorunda bırakılan, köylülükle kentlilik arasında bocalayan, dedikoduyu ve işgüzarlığı da elden bırakmayan kadınlar… Sözgelimi kitapta yer alan Bir Ölüye Dair adlı öyküde, geçim derdi yüzünden kendini asan, üç çocuklu iplikhane işçisi Zehra’nın acı sonunu anlatıyor yazar. Kendini asmasının nedeni, namusuyla çalışıp çocuklarına ekmek yetiştirememesidir Zehra’nın. Günümüzde de modern yaşamın ürettiği görüntülerin, teknolojik deformasyonun ötesinde değişen çok bir şey yok aslında.
Ekmek Kavgası
Ekmek KavgasıOrhan Kemal · Tekin Yayınevi · 20143,000 okunma
Bekçi, yirmi iki yaşın kuvvetli arzusuyla kadını tekrar çekti. Onu hızlanan yağmurun altından, çimento ambarının bitişiğin­deki boş alııra çekerken, "Heye," dedi, "olsun... Peresi var da aç itin..."
Reklam
Zehra'nın askerdeki kocasına gelince, yüzde yüz eminim, o, bu işe sevinecek. Zaten daha askere gitmeden aralarında hır eksik olmazdı. Neyse, varsa Allah taksiratını affetsin, yoksa bir bakıma genç­liğine doymadan gitti fukara, bir bakımaysa kurtuldu...
Biz üçümüz, bekçilerle beraber Zehra'nın kapısını açtık. Zehra mum gibi sallanıyor. Kendini tavana asmış. Mosmor. . . Gözleri dışarı uğramış. Allah taksiratımızı affetsin, karıda da gözüm vardı. Köpoğlu çok cilveliydi ama kül­hanbey karıydı. Neyse.. Karıyı tavandan indirdik. Sedire sırtüstü yatırdık, daha soğumamış.. Güzel kadının ölüsü bile adamı huy­landırıyor. . .
Öyle bir sevgilim olsun istiyorum ki, ne demek istediğimi bakışlarımdan anlasın. Sözle değil, gözlerimizin bakışıyla anlaşalım.
O kitapçı kıza çok büyük saygı ve sevgi beslerdim. Hem ekmek kavgası, hem kültür sevdası vardı.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.