Beni merak ediyorsanız bu resimden bana bakın.
dropbox.com/s/josp2eiqbczyc...
Üzerimde duran küllük, yeşile çalan taşlı çakmak ve yarım bırakılmış bir Maltepe sigarasından ibaret. Gerisi alabildiğine toz, toprak. Unuttular bizi, işe yarar yanlarımızı söküp bir boş tarlaya çektiler hurdamızı. Şimdi kurda kuşa yuva
Aydınlanma, beklenerek elde edilecek kolay bir ödül değildir. Bilakis o, muazzam ahlaki ve fikri gayretleri içeren uzun bir çabanın sonunda mümkün olabilen bir şeydir.
Gazzali
el-Munkız mine'd-Dalal
Ey Allah’ın Resul’ü! Allah’tan başka kimseye yaslanma. Kime yaslanırsan yaslan bir gün gelecek o ölecek, gidecek. Ama Allah el-Hayy’dır; mutlak diridir. Ölmeyen, bitmeyen, tükenmeyen, kaybolmayan, yok olmayan, batmayan, ihanet etmeyen, yarı yolda koymayan tek bir otorite vardır; o da el-Hayy olan Allah’tır.
Uyku...
Uyanış...
İlle de ölüm ve rüya...
Kitapta üç yerde tekrarlanan "Her nefis mutlaka ölümü tadacaktır" ayetini hatırlamıştı.Bu rüya veya uyanış atıflı olmayan beyandı.Oysa "Ölecektir" yerine ısrarla "Tadacaktır" diyen Yaradan, ölümü mutlak bir son olarak zikretmiyor.Tadıldıktan sonra devam edecek başka bir durumun işaretini veriyordu.
Peki, ölen neydi?
Topraktan gelen ten...
Tadansa O'ndan bir nefes hükmündeki ruh...
El-Hayy ism-i ilahisinin bedenler üzerindeki tecellisi bir gün mutlaka nihayet buluyordu, ama ruhtaki bakiydi.Neticede Hayy'dan gelen her şey -HAYYatını yaşayıp- Hu'ya dönmekteydi.Bunun şuuruna varınca da "En uzun uykumuz olan ömrümüzü hayra ve güzelliğe yor, ya Rab" deyiverdi.
Ölmeyen, bitmeyen, tükenmeyen, kaybolmayan, yok olmayan, batmayan, ihanet etmeyen, yarı yolda koymayan tek bir otorite vardır; o da el-Hayy olan Allah'tır.
Pirüm ‘azîzüm bâ-safâ seyrâna gelmişem sana
Mazhar-ı zât-ı Mustafâ sultâna gelmişem sana
Ey küntü kenzin mazharı tâlib-i hakkın rehberi
Ey mürşidlerin serveri ihsâna gelmişem sana
Ey kân-ı ‘ilm ü ‘irfânım mazhar-ı sırr-ı Sübhânım
İderisen kabûl cânım kurbâna gelmişem sana
el-Mü’minûne lâ-yemût hayy ü bekâsın bî-vücûd
Sundum sana elimi tut
Taberanî, Zeyd b. Sabit (ra)'den rivayet ediyor ki:
Uykusuzluk hali bana ârız oldu. Bu durumu Resulullah (sav)'e arz ettim. Peygamberimiz (sav): “Şöyle dua et.” diye tavsiyede bulundu:
ا لّٰهُمَّ غَارَتِ النُّجُومُ وَهَدَأَتِ الْعُيُونُ وَاَنْتَ حَيٌّ قَيُّومٌ يَا حَيُّ يَا قَيُّومُ أَنِمْ عَيْن۪ى وَأَهْدِئْ لَيْل۪ى
Allah'ım! Yıldızlar kayboldu. Gözler sessizce uykuya daldı. Sen ise Hayy ve Kayyûm'sun. Ey Hayy ve Kayyum olan Allah’ım! Gözlerime uyku ihsan et. Geceme sükûnet ver.”
Ben bu duayı okudum. Bu uykusuzluk hali benden gitti.”
(Taberanî, el-Kebir, 4817, Mecmau’z-Zevaid, 10/128)
DÜNYA NASIL BİR YER
DÜNYA KELİMESİNİN ETİMOLOJİK İNCELEMESİ
Asım Gültekin
Sabah Ülkesi l kültür-sanat ve felsefe dergisi l
sayı 59
sabahulkesi.com/2019/05/07/duen...
“Dünya” Arapça bir kelime. Yakın, alçak gibi lügat anlamlarına sahip. Üzerinde yaşadığımız gezegenin
Yaratıcı el Hâyy olduğuna ve sıfatlarını yarattığı her şeye verdiğine göre, var olan her şeyin kendine mahsus bir hayatı var demektir. Taşın toprağın, dağın ve yağmurun da hayatı var. Belki biz o hayatı bildiğimiz duyularla hissedemiyoruz. Dokunduğumuz her şeyde bir parmak izi bırakıyor ve soluduğumuz havadan temas ettiğimiz her yere kadar dünyanın gözeneklerimizden bize nüfuz etmesine izin veriyoruz. Doğal dünyayı istismar edilip ele geçirilecek bir yer olarak gördüğümüzde, asıl zararı kendimize vermiş oluyoruz. Bütün bir yeryüzü mescîd kılınmış ise, bir mescîd gibi saygı görmeyi hak ediyor demektir. Kur'an yeryüzünün güzelliklerinin, onun 'süs'lerinin insanlığa bir hatırlatıcı olduğunu söyler: Güzelliğin kaynağı ve amacına dair bir hatırlatıcı. Tabiat içimizde saklı duran kutsalı hareketlendirir. Bir ağacı, yemyeşil bir yamacı veya görkemli bir dağı temâşâ ederken Allah'ın güzelliğini hatırlarız..."
-Kemal Sayar-izdiham dergisi 23.sayı-
Hallak-ı Hakîm, bir Hayy-ı Lâyemut'u tanımayan; elbette değil ahmak bir insan ve divane bir hayvan, belki Cehennem ateşini karıştıran bir serseri şeytandan daha bedbaht ve ebedî ölüme mahkûm olur.
Elhüccettüz zehra - 15