Devlet, egemen sınıfın egemenliğini sürdürmesi için gereken işleri kısmen ya da tamamen üstlenerek onlara bir kurumsallık kazandırır ve böylece bu fonksiyonların arkasındaki sınıfsalçı­ karları gizler. Artı-ürüne el konulmasının adı vergi, egemenliğe yönelen (ezilenlerin hoşnutsuzluğu ya da egemenlerin aralarında çatışmalarından kaynaklı) tehditlerin bastırılmasının adı güven­lik, eşitsizliklerin ideolojik mekanizmalarla meşrulaştırılmasının adı din olur. Kapitalizmin ortaya çıkışına kadar devlet esasen bu üç kurumsallaşmanın toplamıdır ve bu üç fonksiyon da neredeyse tamamen devlet çatısı altında toplanmıştır.
Sayfa 81 - Yazılama Yayınevi, 3.Baskı, Aralık 2022.
apo isimli alçağın tecavüz ettiği bazı kadınlar 7
Canda Suriye Kürtlerindendir. Amude Kasabası'nda oturmakta iken 1988 yılında PKK'ya katılır. PKK-Haseki Komitesi tarafından Şam'a Apo'nun yanına gönderilir. Güzelliği, ırz düşmanı Apo'nun dikkatinden kaçmaz. Eğitim görmesi için Mahsum Korkmaz Akademisine gönderilmesi gerekirken bilinçli olarak Şam'da alıkonulur ve
Reklam
SAĞLIK MI, ECEL Mİ?
Denedik Olmadı
Denedik Olmadı
Füsun Genç
Füsun Genç
Bir yazı okudum. Konusu insan ömrünün uzatılmasıydı. İnsanlar yeteri kadar sağlıklı olurlar ve herhangi bir kazaya uğramazlarsa çok uzun süre yaşayabilirler diyordu yazıda. Bütün düşüncelerim, duygularım karmakarışık oldu hatta beyin hücrelerimin bir kısmı yanmış bile olabilir. Bildiğiniz alt üst oldum. Ben kaderci biri olarak, her canlıya belirli bir süre ömür bahşedildiğine inanan; buna tutunarak yaşayan bir insandım. Ölüme dair düşüncelerimi “İnsanı eceli korur.” tespiti ile özetleyebiliyordum. Bana göre bir canlı ancak ölecekse ölürdü. Kendisine bahşedilen ömrü dolmuş birini yaşatmak imkânsızdı. Tıpkı eceli gelmediyse öldürmenin imkânsız olduğu gibi… Şimdi bütün inanç sistemim sarsıldı. Gerçekten böyle bir şey mümkün müdür? Biz bahşedilen ömür kadar değil de sağlığımız el verdiği ölçüde mi yaşıyoruz? Ömrü uzatmak mümkün mü? Eğer öyleyse brokoli falan yemeye başlayacağım. Lütfen biri beni aydınlatsın.
hayatın kendimiz ve başkaları için değerini yitirmesini asla istemesek de, bu hayatın ateşli ve yıkıcı merkezinde lanetli dansını yapmış, kendini ve yaratıcı hayatını yitirmiş, ucuz (ya da pahalı) bir el sepetinde cehenneme sürüklenmiş, ama yine de her nasılsa zaman içindeki bir çatlak aracılığıyla iblisinden kaçıp bunu başkalarına anlatıncaya kadar bir sözcüğe, bir düşünceye, bir fikre tutunmuş olan bu kadındaki ateşi, bilgelikle kaynaştıran bir şey vardır. …. anlayan kadının özel ve değerli bir bilgeliği vardır. O bir saguaro yani “çölde yaşayan hoş ve güzel bir kaktüs” gibidir. Bir saguaro delik deşik edilebilir, oyulabilir, devrilebilir, ezilebilir, ama yine de yaşar, yine de hayat veren suyu depolar, yine de yabanıl bir şekilde büyüyüp zamanla kendini onarır.
Ayrıntı YayınlarıKitabı okuyor
Sıklıkla şu soruya muhatap oluyorum: Müslümanların dini ve davası haktır. Müslümanlar dışındakiler bâtıl. Hal böyle iken Hak yolda olan Müslümanlar “geri kalmış”, dağınık, perişan, güçsüz bir vaziyette olduğu halde bâtıl ehli olan insanlar “ilerlemiş”, birleşik, kudretli ve kuvvetli. Sırf bu sebeple bugün yeni nesillerimiz arasında İslam’ın hak
Tam da şu an
"Huzurun en verimli saati, El ayak çekilmeye başlayıp, Kendini duymaya başladığın andır. Vakit, pencereyi sonuna kadar açıp, Uçsuz bucaksız gökyüzüne bakıp, Yeni gün için yeni umutlara ninniler söyleme zamanıdır."
Sayfa 71
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.