Şöyle düşündüm: Aşk iki yüzlülüğe sürüklüyor insanı, oysa aşık olduğuma inandığım için, ben, bu sürekli ikiyüzlülük duygusundan kurtulacağımı sanmıştım.
…Fatma, sana saygı duyuyorum, seni de özgür bağımsız bir insan olarak görüyorum; ötekilerin karıları gördükleri gibi bir cariye, bir odalık, bir köle gibi görmüyorum seni: Benim eşitimsin canım, anlıyor musun?
O andan başlayarak sevdim seni. Biliyorum, kadınlar bu kelimeyi sana, senin gibi hep şımartılan bir erkeğe çok sık söylemişlerdir. Fakat inan bana, seni kimse o kız kadar, yani benim kadar, olduğum ve senin için hep öyle kalan ben kadar köle gibi ve bir köpeğin sadakatiyle kendini adayarak sevmedi, çünkü yeryüzünde hiçbir şey kuytulardaki bir çocuğun fark edilmeyen sevgisiyle karşılaştırılamaz; çünkü bu sevgi, yetişkin bir kadının tutkulu ve bilinçaltında hep talep eden aşkının hiçbir zaman olamayacağı kadar umarsız, kendini karşısındakine hizmet etmeye adayan, boyun eğen, hep pusuda yatan ve tutkuyla yoğrulmuş bir sevgidir.