“Bugüne kadar bir şey öğrendiyse o da kimsenin karşısında diz çökmemesi gerektiği. Hayat korkup köşe bucak saklanarak yaşanmayacak kadar kısaydı. Özellikle de haklı ve masum olan sensen.”
1936'da Himmler ırksal elite, yani SS erkeklerine mensup olduğu düşünülen erkeklerden çocuk sahibi olan annelere yardım etmek ve böylece kadınların kürtaja başvurmalarını önlemek için başka bir örgüt kurdu. Lebensborn bir zorunlu üreme kurumu ya da bir SS bordello'su değildi. Dayalı döşeli doğum hastaneleri kurdu (Almanya'da yedi, daha sonra Norveç'te altı, Belçika ve Fransa'da birer tane). Almanya'da 1936'dan itibaren 2.000 kadar kadın bu evlerde doğum yaptı (ayrıca savaş sırasında işgal edilen Norveç'te 6.000 kadın) ve bunların üçte ikisi evli değildi. Doğumevine kabul edilmeden önce kadınlar kendilerinin ve bebeklerin babalarının etnisite ve soyları açısından incelemeye tabi tutuldular. 1939'da başlamak üzere Almanya'daki doğumevleri, doğuda fethedilen topraklarda ebeveynleri öldürülen ya da kaçırılan "değerli" çocukları barındırmak için kullanıldı.
Friedrich Engels yıllar önce kendi dönemindeki işçi sınıfının "proletaryanın" mağduru olduğu "yanlış bilinç" denen kavramı tanımlamıştı. On dokuzuncu yüzyıl fabrika işçisinin arazi sahibi elite isyanı ardında yatan şey, dünya görüşünün din ve milliyetçilikle bulanıklaşması değil, yanlış bilinçti. Toplum belki bugün de benzeri bir kızışma içine sıkışmış olabilir, ancak bu defa sıkışıklık piramidin en tepesinde. O insanlardan bazılarının görüşü maaş çeklerinde yazan sıfırlarla, yüklü ikramiyelerle ve rahat koşullu emeklilik planlarıyla bulanıklaşmış olabilir. Dolgun bir cüzdan da benzeri bir yanlış bilinci yaratıyor olabilir: Çok para kazandığınız için çok değerli bir şey ürettiğiniz inancı.
“You don’t know what you’re dealing with. I’m not Sinegardian elite. I’m that savage, mud-skinned Speerly bitch that wiped a country off the map. And sometimes when I get a little too angry, I snap.”
Fransız mühendislerden kurulu bir ekip, Kuzey Denizi’nde, azgın dalgaların ortasında, ilk denizüstü petrol platformunu kuruyor. Çalışıp
çalışmayacağını kimse bilmiyor, ama her şey süratle yapılmak zorunda. Ekipbaşı, yirmilerinin başlarında görünen bir kadına, altmış metre yüksekliğindeki kulenin tepesinde bir sorun olduğunu söylüyor.
Kadın hiç