Bazı ruhlar doğuştan yaralıydı. Nefes alırken ağlaması, durup dururken bir yerlere dalıp ruhunu derin boşluğuna teslim etmesi, sessiz, sakin ve yorgun bir kişiliğe sahip olması için herhangi bir olay yaşaması gerekmezdi... Çünkü bazı ruhların külleri külleri uçuşurdu kırık kalplerinden yeryüzüne sızan rüzgarlarda, kirpiklerine kadar acırlardı ama gıkını çıkaramazlardı.
Seni ilk gördüğümde önce yüz hatlarını sevdim, sonra gülüşüne yandım ve ardından bana her kafa tutuşunda cesaretine hayran kaldım. Ben seni her şeyinle sevdim. Oradan bakınca hastalıklı gibi durmuyor değil mi? Ama bize hastalık diyecekler Sevgilim, iki hasta zihin diyecekler. Belki normal değiliz ama sevgim hastalıklı değildi. Ben belki hastayım ama sevgim değildi.
Dünya her yerde aynı: Çabalıyor ve çalışıyoruz, karşılığında da ücretimizi alıyoruz ve seviniyoruz; ama bundan bana ne? Ben, yalnızca senin olduğun yerde huzur bulabilirim, yalnızca senin huzurunda acı çekmek ve sevinmek isterim. Ey göklerdeki Babam, gelsem beni kovar mısın?
Bazen aklım almıyor; onu yalnızca ben, hem de öylesine içten, öylesine dolu dolu severken, ondan başka hiçbir şey görmez, bilmezken, ondan başka hiçbir varlığım yokken, nasıl olur da onu bir başkası da sever, sevebilir?
"Hiçbir zaman olduğun şeyi sevmeyecekler, her zaman olabileceğini sandıkları şeyi sevecekler.
Seni bir çamur gibi işleyemediklerini fark ettiklerinde ellerini kirlettiğin için hesabını senden soracaklar.
Sen hiç sevilmemiş olacaksın, sevmenin ne demek olduğunu da hiçbir zaman anlamayacaksın."