Bugün oruç yolcudur. Geldi, evlerimizi, şehirlerimizi, soframızı, gönüllerimizi bir ay boyunca olanca zenginliği ve cömertliği ile donattı ve işte gidiyor. Yürekte ister istemez bir sızı var. Ayrılış sızısı...
Yine firkat nârına yandı cihân
Hasretâ gitti mübarek Ramazân
Nûr ile bulmuşdu âlem yeni cân
Firketâ gitdi mübarek Ramazân
İndi Kur'an sende ey nûru güzel
Leyle-i Kadr'inde ey kadri güzel
Gitdin ey tehlîl ü tekbîri güzel
Elvedâ gitdi mübarek Ramazân
Gâhi tesbîh u senâ vü zikr ile
Gâhi tahmîd u dua vü şükr ile
Cân bulurdu mürde diller nûr ile
Hasretâ gitdi mübarek Ramazân
Bu ay içre bağlanır dedi resûl
Cinn ü şeytan k'itmeye aslâ fuzûl
Hep dualar bunda olurdu kabûl
Firkatâ gitdi mübarek Ramazân
Cem'olup Hakk'a münâcaat edelim
Nûr-ı Kur'ân ile doğru gidelim
Bilmedik kadrin Niyâzi n'idelim
Ey dirîgâ gitdi şehr-i Ramazân.
Ramazan'ın son on gününde minareleri, "Elveda Ey Şehr-i Ramazan!" mahyâsı asıldığında ya da yanık sesli hafızların, "Elveda Ey Şehr-i Ğufran" ilahileri duyulduğunda her yaştan insanı bir ağlama hâli tutar; ihtiyar ağlar, kadın ağlar, çocuk ağlar, köy ağlar,şehir ağlardı. Hafızların mukâbelelerinin, vâizlerinin söz ve üsluplarının konuşulduğu iftar sofralarında, buruk bir sesle, "Bugün de gitti..." derdi âile büyüğü.Son iftarda gözler dolar;
herkes," Seneye yâ nasip..." der; fakat kimse " Bu yıl Ramazan bitti." diyemezdi.Son teravihte câmiler, içinden cenaze çıkan evler gibi hüzne bürünürdü. Ramazan'a "elveda" demek kutlu bir insanı Âhiret'e uğurlamak kadar acı gelirdi yüreklere... Tahammülü de telaffuzda zordu... Vâiz, Ramazan'la câmiye gelen berekete; çocuk,sokakta her gördüğünde şeker veren ihtiyar amcanın merhametine; kadın çorbadaki tuzu mevzu etmeyen beyin zarafetine ağlardı. "Elveda" ile başlayan cümleler mahyâcının elinde okuyanların ise boğazında düğümlenirdi.
Ramazan'ın son on gününde minârelere, "Elvedâ Ey Şehr-i Ramazan!" mahyâsı asıldığında ya da yanık sesli hafızların,
"Elvedâ Ey Şehr-i Ğufrân" ilahileri duyulduğunda her yaştan insanı bir ağlama hâli tutar; ihtiyar ağlar, kadın ağlar, çocuk ağlar, köy ağlar, şehir ağlardı. Hafızların mukâbelelerinin, vâizlerin söz ve üsluplarının konuşulduğu iftar sofralarında, buruk bir sesle, "Bugün de gitti.." derdi âile büyüğü. Son iftarda gözler dolar; herkes, "Seneye yâ nasip.." der; fakat kimse "Bu yıl da Ramazan bitti." diyemezdi. Zordu, "Ulu Hocamız Ramazan-ı Şerîf gitti..." diyebilmek. Son teravihte camiler, içinden cenaze çıkan evler gibi hüzne bürünürdü. Ramazan'a "elvedâ" demek kutlu bir insanı
Ahiret'e uğurlamak kadar acı gelirdi yüreklere... Tahammülü de, telaffuzu da zordu.. Vâiz, Ramazan'la câmiye gelen berekete; çocuk, sokakta her gördüğünde şeker veren ihtiyar amcanın merhametine; sütçü, selamsız geçmeyen mahalle halkının nezaketine; kadın, çorbadaki tuzu mevzu etmeyen beyinin zerâfetine
ağlardı. "Elvedâ" ile başlayan cümleler mahyâcının elinde, okuyanların ise boğazında düğümlenirdi.
Ulemâ, Ramazan-ı Şerif'in sonunda hüzünlendirdi; onun mana mefhumundan uzaklaşan, bu yüzden de Ramazan'la dünyamıza nelerin geldiğini, "elveda" deyince ise nelerin gideceğini fark edemeyen çağın Müslümanları da, Ramazan'a girerken tutsak mabetlere, "Allahu Ekber" dedi diye hapsedilen müminlere ağlıyor. Kahire'de, Şam'da, Bağdat'ta, Doğu Türkistan'da kadınlar, çocuklar şehitlerin acılarıyla Ramazan'a "Merhaba Ey Şehr-i Ğufrân" demenin burukluğunu yaşıyor. Halep'te bir yetim, Kahire'de bir anne, Doğu Türkistan'da bir köy, geçen Ramazan birlikte iftar yaptığı şehidine ağlıyor. Yemen'de bir kadın iftar sofrasında "Bismillah" deyip elini tuza bandırırken geçen yıl iftar sofrasını hurmasız bırakmayan oğlunun vefatına alıyor.
Ey Şehri Ramazan
Geldin de gidiyorsun öyle mi ?..
Seni tutmayanlar sana tutunamayanlar düşünsün sonunu . .
11 ay yoksun yine, veda vakti şimdi, gidiyorsun. Elveda yâ şehr-i ramazan.. Seneye tekrar kavuşmak nasib olsun inşallah..
- Necip Fazıl Kısakürek