Kitap okurken önemli kısımların altını çizme olayını ilk kez Nihan Kaya'nın İyi Aile Yoktur kitabını okurken deneyimlemiştim. Kitabın devamı niteliğinde olan İyi Toplum Yoktur'u okurken de durum değişmedi. Hatta bazı kısımları okurken kalemi bırakıp yağlı boya fırçasıyla çizme isteği bile duydum desem abartmış olmam.
Altını çizdiğim kısımlardan bazıları;
"Bize dayatılan şeylerin bize dayatıldığının dahi farkında değiliz. Kendi isteklerimiz, kendi düşüncelerimiz, kendi tercihlerimiz sandığımız birçok şey gerçekte bize ait değil. Bunun bir neticesi olarak yaşadığımız ruhsal sıkıntıları da bu yüzden çözümleyemiyoruz."
"Varlığından bir şekilde haberdar olduğumuz ve kanıksadığımız her tören, bizi topluma kurban eder ve toplumu da ölü, işlevsiz kılar."
"Törenlere verdiğimiz anlam, kendimize verdiğimiz anlamı ve hayatımızın kontrolünün kimin elinde olduğunu belirlemektedir."
"Kızlar sessiz, uysal, uyumlu, her şart altında nazik olmak üzere eğitilir ve böyle oldukları için ödüllendirilirler. Halbuki baskıcı şartlar altında sadece nazik olmanın ödülü çok daha fazla kötü muameleye maruz kalmaktan başka bir şey değildir."
"Türkiye'de kızlar, bir günlüğüne kraliçe olacakları bir töreni idealize ederek, onlara söylendiği gibi o günün 'ömürlerinin en mutlu günü' olacağına gerçekten inanarak yetiştiriliyorlar. Halbuki kendilerinin de başkalarının da o törenden sonra onlar için öngördüğü hayat, kraliçenin hizmetçisinin hayatı. Sarayın büyük, eşyaların güzel olması, bu gerçeği değiştirmiyor. Bizde Külkedisi masalı tam tersinden yaşanıyor."