“Göz sadece güzeli görür. Kimisi onu gördüğünde hazza teslim olup ona sahip olmaya çalışırken, kimisi de onu gördüğünde hakikatin bilgisini hatırlayıp ürperir.”
Eski Roma'nın ünlü generallerinden birinin eşi dünya güzeli bir kadınmış. Kültürü, neşesi, ev sahibeliği üslubuyla benzeri güç bulunur bir şahane kadın. Boşanacakları haberi çıkmış, bütün Roma bu haberle çalkalanıyor. Generalin yakın arkadaşları bir cesaret konuyu açmışlar.
"Eşin Roma'nın en güzel, en beğenilen, gıpta edilen kadını" diye başlamışlar. Lafı birbirinin ağzından alarak dakikalarca övdükten sonra, sözü şu suale getirmişler: Nasıl olur da ondan ayrılmayı düşünebilirsin?
General bacağını uzatarak "Çizmemi beğendiniz mi, önce onu söyleyin bana" demiş.
— Çok güzel!
— (General) Tay derisinden yapılmıştır. Sicilya'nın en marifetli çizmecisi tarafından, kendi eliyle, benim için yapılmıştır. Bir benzerini bütün Roma'da bulamazsınız.
— Belli.
— Benzersiz derken de haklısın.
— Ama bunun, bizim sualimizle ne alakası var?
General, arkadaşlarının merakını iki kelimeyle gidermiş: Ayağımı sıkıyor.
Yoksulluk sayesinde biriken zenginlik artık yoksulluktan kaçamayacaktır. Belki fabrikalar, atölyeler kentin çeperlerine itilebilir, ama artık köle ya da toprağa bağlı köylü değil yurttaş olan emekçiler önce hafta sonu tatili için mücadele edip bu hakkı kazanacak, sonra o tatilde kentin merkezine gelecektir. Burjuvazinin yönetsel işlerini onun
Sayfa 102 - "Polis": Aristoteles'in en önemli yapıtlarından birinin ismi de olan bu kelime, tam tercüme edildiğinde “kentin meseleleri” ya da “kentlilerin/yurttaşların meseleleri” anlamına gelir.