Sude çelik yazmış olduğu, @inkilapkitabevi bünyesinde çıkan "Gölgeler" kitabının yorumu ile geldim...
Şiirlerin gölgelerine uzanıyoruz bugün... İsimlerin arasına sıkışmış duygulara, güzelliklere, İstanbul'un ruhani sokaklarına dolanıyor ve nefes alıyoruz... Orhan Veli'den Nazım Hikmet'e, Halide Edip Adıvar'dan Atatürk'e kadar uzanan isimlerin gizemli kelimelerine ve mahlaslarına tatlı bir yolculuk yapıyoruz... Hayat hikayelerine konuk olurken kalemlerinin oluşumlarına şahit oluyor; memleketlerin ruhlarına dokunuyoruz... Şiirlerle, kalemlerle ve gölgelere taçlandırılan sayfalar; okuyucuya keyifli anlar yaşatırken isimlerin hikayeleriyle bambaşka sahneler kalbimizde aklımızda uçuşmakta... Ben ki, kayboldum şiir şiir, kayboldum isim isim... Gecenin en alacalı vaktinde tanıştım birçok anıyla...
Livaneli'nin o muazzam kalemiyle sarmalanırken bu masalsı öykünün kahramanları size oldukça tanıdık gelecek... Sevdiğimiz, kendilerinde hayatımızı bulduğumuz dizeler sizlere sahipleri hakkında bilgiler verirken İstanbul'u şöylece turlamış oluyorsunuz... Çizimleri, iştirakları ve harika finaliyle okuduğum en iyi Livaneli kitabı olmakla birlikte, en masalsı ve en farklı tadı da bu eserinde hissettiğimi söyleyebilirim...
Özellikle dizeler arasında dolaşmayı seven okuyucular için bambaşka bir seçenek olmakla birlikte bu dünyaya farklı gözlerle bakma fırsatı bulacaksınız... Yılın en favorilerinden birisi olmakla birlikte Livaneli'nin şairaneliğini bu eserde çok daha kuvvetli ve güzel bir şekilde tatma fırsatı yakaladığımı söyleyebilirim...
Okuyun efendim, teşekkürler
“Esmerim
Seni çok sevdim
Dili yok anlatabilmenin çaresizliğin
Bırakıp gittiğin gecelerde beni
Bir olup uykuyla sarınıp
Kimsesizliği örtünmenin
Dili yok sensiz geçen yıllarda
Dirilip ölmenin
Çok hoş bir kitap okudumm. En sevdiğim şiirlerden birinin sahibidir Murathan Mungan. (#177211234)
Kendisi nasıl biridir hiç bilmemekle beraber (araştıracağım) şiirlerini, yazılarını gerçekten çok seviyorum. Bazen dersler, hayat vs. O kadar yoğun gidiyor ki şöyle bi kitabı açıp birkaç sayfa okumanız ilaç gibi geliyor
Mis gibi bir kitap. Kesinlikle öneririm. En sevdiğim şiir ektedir : Biliyorum sana giden yollar kapalı Üstelik sende hiçbir zaman sevmedin beni Ne kadar yakından ve arada uçurum; İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi Uyandım uyandım, hep seni düşündüm Yalnız seni, yalnız senin gözlerini Sen bayan Nihayet , sen ölümüm kalımım Ben artık adam olamam bu derde düşeli Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum orda oraya Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi Ve içim götürmez kenarından kesilmiş bir ekmeği Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda; Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu; Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri Raslaşmamak için elimden geleni yaparım Bu böyle pek de kolay değil gerçi Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya; Bunun verdiği mutluluk da az değil ki Çıkar giderim bu kentten olmazsa, Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki Inan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem, Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri .
Sevda SözleriCemal Süreya · Can Yayınları · 199027,1bin okunma
Çok sevdiğim drama hocamızın bize canlandırması yoluyla tanıdığım ve bugün mutfakta yemek yaparken sesli halini dinlediğim kitap...
Canlandırma esnasında hem kendi deneyimim hem grup arkadaşlarının canlandırmaları beni sarsmıştı. İlk başta bunu söylemeden geçemeyeceğim.
Bir çocuk kitabı olsa da esasında yetişkin olarak tanımlanan insanın doğaya karşı, kendi gibi olmayana yönelik ( bazen kendi gibi olsun motivasyonunu da içereni şekilde ) zorbalıklarını gözler önüne seriyor.
Ayı olan ayıya karşı en sık tekrarlanan cümlelerden biri "" Sen ayı falan değilsin. Sen tıraş olması gereken, kürk palto giymiş budala adamın tekisin." idi. Çok sevdiğim bir hocam " Kendiniz hakkında inandırıldığınız hikayelere dikkatli bakın onlar gerçek olmayabilir. " derdi. Bu kitaba dair içimde en çok canlanan soru da tam olarak buydu : "Kendinnz hakkında bize hangi hikayeler anlatıldı ve hangilerine inandırıldık? ` Keza" kendimiz hakkında kalmayıp Dünya hakkında, bazı değerler hakkında, başkaları hakkında hangi hikayelere inandırıldık... "
-Ben sinirliymişim/kıskançmışım/iletişim kurmayı bilmiyormuşum/bencilmişim...
-Kimseye hayır dememeliyim yoksa kırılırlar ve bana mesafe koyarlar...
- En iyi.... ölü olan .... (herhangi bir ırk mezhep ideoloji ismi yazılabilir)
-Sakallı ve tespihi insanlar tehlikelidir.
-dişi köpek kuyruk sallamazsa.... (atasözleri ve deyimler...)
Diye devam eden çok uzun bir liste yapmak mümkün olsa da hep birlikte kendi öykümüze, dünyaya ötekine bakış açımıza bi bakalım mı nelere inandırılmışız....
Kıymetli bir kitap. Sevgiyle önerilir...
#05. 05.2024
Ayı Olmayan AyıFrank Tashlin · Redhouse Kidz Yayınları · 2020258 okunma
Gözlerinde gizlenen karanlığın,
Beni gördüğünde ki suskunluğun,
Halbuki siyah beyaz hayatımın,
En çok sevdiğim rengiydi gözlerin.
Aşkın rengi nedir deseydin bana ,
Senden kaçtığım gölgem derdim sana,
Ben sana aşıktım sen başkasına,
Beni gölgene sor anlatsın sana.
#Zehra Erhan#
Muharrem Dayanç:
"Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
Hep böyle mi olacaktı
Bitecek miydi yaz mesvimi
Bizi bırakıp yerini o soluk,
O ıssız, sonbahara mı bırakacaktı.
Yaz'dan sonra gelen sonbahar sevilmezdi.
Ne de olsa artık denize giremezdik,
Gece sahil başlarında yapılan sohbetler,
Ve o neşemiz,
Güneş gibi parıldayan o enerjimiz,
Sönerdi sonbahar geldiğinde.
Hüzünlenirdik, yaz'ı
Aşk lafını ağzına almazdı Yakamoz. Nerede aşık görse garipser, aşk acısı gördü mü dayanamaz, gülerdi. Çok ketumdu, kimseye hiçbir şey söylemezdi. Bir kadının onu seveceğine inanmazdı, gerçek aşkın onu bulacağına ihtimal bile vermezdi. Sonra bir gün onu gördü, onu Papatyasını bakmaya kıyamadığı o narin çiçeğini hayatında hiç böyle hissetmemişti.
Rilke'yi hocalarımdan duymuş, onun şiirlerinden ve sözlerinden etkilenmiştim. Tanışma fırsatını hep kolluyordum. Bu, okuduğum ilk kitabı.
Öncelikle kitabın akıcı bir şekilde ilerlediğini söyleyebilirim. Anlaşılması zor bir kitap da değil.
En sevdiğim şeylerden biri bölüm bölüm ayrılması. Diğeri ise çok uzun tutulmayan paragraflarıydı. Böylelikle okuru sıkmadığını düşünüyorum.
Rilke, hiç bakmadığımız yerlerden bakıyor meselelere. Onun bu özgünlüğü en çok etkilendiğim özelliklerinden biri. Bazen bazı şeyleri öyle güzel anlatıyor, tanımlıyor ki anca bu kadar güzel anlatılabilirdi diyor insan.
Kitapta katılmadığım birçok şey de oldu elbette ama geneli beni etkileyen, evet işte tam olarak bu diye karşılık verdiğim cümlelerden oluştu. Beklediğim şeyle karşılaştım mı diye kendime sorduğumda evet diyorum. Rilke'nin bazı cümlelerinden büyüleneceğimi umuyordum. Karşılığını da aldım. Öyle ki bazı cümleleri ara ara zihnimde yankılanmaya devam ediyor.
YERYÜZÜ AŞKIN YÜZÜ OLUNCAYA DEK
Aşksız ve paramparçaydı yaşam
bir inancın yüceliğinde buldum seni
bir kavganın güzelliğinde sevdim.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Aşk demişti yaşamın bütün ustaları
aşk ile sevmek bir güzelliği
ve dövüşebilmek o güzellik uğruna.
işte yüzünde badem çiçekleri
‘Rûveyda’ya ağıt’ ile başladığım geceyi ‘Sitâre’ ile sonlandırıyorum.
“Nerden çıktın karşıma böyle Sitâre
Efsaneler dökülüyor gülüşlerinde
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum”
En sevdiğim müziklerden olan Ağlatan Cafe eşliğinde göğü izliyoruz…