Oturmuş dururken, garip bir hisse kapıldım. Sanki bir şey üzerimde dönüp duruyordu, etrafımda dönüyordu. Bir dalgaya mı maruz kalıyorum yoksa kendim bir dalgaya mı dönüşüyorum, bilmiyordum. Bir şeyler olacaktı, kocaman, devasa, gümbür gümbür bir şeyler.
Sonra bir kuvvet ortaya çıktı, içimi doldurdu, beni aldı, havaya kaldırdı, yumuşak bir patlamaya maruz kaldım, ama ıstıraplı değil, tam tersine. Bedenim zevkle, keyifle bölündü, parçalandı, sınırlarından kurtuldu, yırtılan tenim açıldı, pek çok dağınık, birbirinden bağımsız parçaya bölündü, bahçenin üzerinde dalgalanmaya başladı. Bahçenin eni boyu değişti, basit taş dağa dönüştü, çakıllar göle, kum da bir bulut denizine. Gözle görünen bahçe yerini gözle görünmeyen bir bahçeye bıraktı, insana kendini iyi hissettiren bir enerji yayan bir bahçeye.
Bir anda, tutsağı olduğum bir kâbustan uyandım, unutulmuş bir gerçeği hatırladım, neyden meydana geldiğimiz gerçeğini. Yuvarlak, sabit ama yine de hareket halindeki kozmos olmak için Cun olmayı bıraktım.