Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
'' Karşıtlıklar yoksa ilerleme olmaz. Çekim ve İtim, Akıl ve Enerji, Aşk ve Nefret, İnsan varoluşu için gereklidir. ''
Sadece şu anı düşün. Kontrol edemeyeceğim şeyler üzerinde enerji harcama.
Reklam
Duygular, fiziksel bedendeki fiziksel kaynağı olmayan fiziksel duyumlardır.
Sayfa 151 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Bağırsaktan Beyine
Avcı-toplayıcı dönemde kazanılan birçok biyolojik değişim neticesindeki beceri ve alışkanlıklar bugün hiç sorgulamadan uyguladığımız davranışlar olarak bize doğal geliyor veya ezelden beri aynı yapının süregeldiğini zannediyoruz. Mesela, organlar arasında en çok enerji tüketenler bağırsak ve beyindir, Yemek pişirme keşfi, bağırsakları kısaltarak enerji tasarrufu sağlayınca beyin kapasitesinin büyümesi- nin önünü açtığı bilinmektedir.
Sayfa 84 - Post Kitap
"Kimse beni sevmiyor, çabalamanın hiçbir yararı yok, her şey çok kötüye gidiyor ve düzeleceği yok," gibi iç karartıcı düşünceler, tükenmekte olan bir enerji sisteminin belirtileridir. Bunlar gerçeklerin değil, yalnızca bir an önce bir şeyler yapmamız gerektiğine dair uyarıların bir parçasıdır.
Sayfa 145 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Kalp kırıklığından kaynaklanan kederi tanımlamak için "keder" sözcüğü yetmez. Oysaki göğsümüzde duyumsadığımız acılar gerçektir...
Sayfa 144 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Onun da en kralını yaşadık...
Gerçek depresyon ile kalp kırılması deneyimi arasında mutlak bir bağlantı bulunmaktadır. Kalp kırıklığı insanların depresyona girmesinden önce yaşanır ve insanlar genellikle kalplerinin neden kırıldığının farkındadırlar. Bu mecazi değil, gerçek bir tanımdır. Kalbi doğrudan etkileyen bir olay, yüreğin merkezi dediğimiz enerji sisteminde blokajlar oluşturan arızalara yol açar. Bu durumda haklı olarak kalbimizin kırıldığını söyleyebiliriz.
Sayfa 144 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Enerjinin kalbi, enerji sisteminin işlemesi için çok önemlidir. İyi çalıştığında tüm sistemlerimizi, zihnimizi, bedenimizi ve ruhumuzu güçlendirir ve kendimizi güçlü, hayat dolu, akıllı, mutlu hissederiz. Enerjinin gerçekten bir kalbinin olduğunu kabul edersek bir insanın kalbi kırıldığı için ölebileceğini de anlayabiliriz.
Sayfa 143 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
İnsanlar kendilerinde gözlemledikleri değişikliklerden dolayı da yas tutabilirler. Yaşamlarında önemli değişiklikler olduğunda, kendilerinden bir parçanın öldüğü hissine kapılırlar...
Sayfa 123 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Yas evreleri
1960'larda bugün de geçerli olan bir model geliştirildi. Bu, yas tutmanın beş safhasını tanımlamaktaydı: • Reddetme • Öfke • Pazarlık • Depresyon • Kabullenme Çeşitli yoğun duyguların genelde çok yavaş geliştiği gözlemlenmişti. Duyguların hissettiğimiz enerji hareketleri olduğunu düşünür ve meseleyi enerji açısından ele alırsak bu yas evrelerini çok daha çabuk ve yalın biçimde atlatır, bir yerlerde takılıp kalmayız. Enerji çalışması yaparken keşfettiğimiz bir diğer şeyse "kabullenme”nin yas tutmanın son evresi olmadığıydı. Son evre tüm acının yok olduğu, kişinin ölen kişiye yalnızca sevgi duyduğu dönemdir. Bu evreye "ölenin ölümsüzleşmesi” diyoruz çünkü yas tutmanın tüm acılarından arınmış olan kişinin yüreği sevgiyle dolar ve bu sevgi sürüp gider. Eski listede yas tutma akışında yer almayan bir de ilk aşama var: Şok. Bu ilk şok, enerji sisteminde önemli bir olaydır ve yas tutmanın acılarını gidermek için en iyi başlangıç noktasıdır.
Sayfa 121 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Reklam
denenir
Bir inançla ilgili tıklamalarda bulunun. Eğer yok olursa o bir inanç gerçek değil, enerji bedeninizde oluşmuş bir blokajdır. Eğer daha da güçlenirse gerçekten doğrudur ve dünya hakkında değerli bir bilgidir.
Sayfa 117 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
İnançlar belli duygusal deneyimlerimizin ya da olay adını verdiğimiz yaşantılarımızın sonucunda oluşur ve bu yüzden de inancın sahibi bunu “gerçek ve doğru” olarak kabul eder. İnançlar kimi zaman mantıksız, zararlı, kısıtlayıcı ve hatta çılgınca görünebilir ama bunlara yol açan olaylar göz önüne alınırsa kişilerin bunlara inanmaları normaldir.
Sayfa 117 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Doğa'nın adaletsizliklerini bir yana bırakabiliriz, çünkü bunlardan kaçamayız. Ama toplumdan ve toplumsal uzlaşmalardan kaynaklanan adaletsizliklerden kaçınmaya niçin çalışmayalım? Bir insanın, yetenek, güç, enerji gibi Doğa'dan aldığı yetilerle benden üstün olmasını kabul ederim (zaten mecburum kabul etmeye!) ama annesinin karnından çıktığında sahip olmadığı, mutlu bir rastlantı sonucu burnunu dışarı çıkarır çıkarmaz gökten zembille inen zenginlik, toplumsal konum, rahat yaşam gibi sonradan edinilen niteliklerle benden üstün olmasını kabullenmem.
Oturmuş dururken, garip bir hisse kapıldım. Sanki bir şey üzerimde dönüp duruyordu, etrafımda dönüyordu. Bir dalgaya mı maruz kalıyorum yoksa kendim bir dalgaya mı dönüşüyorum, bilmiyordum. Bir şeyler olacaktı, kocaman, devasa, gümbür gümbür bir şeyler. Sonra bir kuvvet ortaya çıktı, içimi doldurdu, beni aldı, havaya kaldırdı, yumuşak bir patlamaya maruz kaldım, ama ıstıraplı değil, tam tersine. Bedenim zevkle, keyifle bölündü, parçalandı, sınırlarından kurtuldu, yırtılan tenim açıldı, pek çok dağınık, birbirinden bağımsız parçaya bölündü, bahçenin üzerinde dalgalanmaya başladı. Bahçenin eni boyu değişti, basit taş dağa dönüştü, çakıllar göle, kum da bir bulut denizine. Gözle görünen bahçe yerini gözle görünmeyen bir bahçeye bıraktı, insana kendini iyi hissettiren bir enerji yayan bir bahçeye. Bir anda, tutsağı olduğum bir kâbustan uyandım, unutulmuş bir gerçeği hatırladım, neyden meydana geldiğimiz gerçeğini. Yuvarlak, sabit ama yine de hareket halindeki kozmos olmak için Cun olmayı bıraktım.
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.