Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Erlik Han, bilinen ilk insandır. Hatta o, dünyayı yaratan Ülgen'e de bu konuda yardım etmiştir. Şöyle ki, Erlik Han bazı bilgilere göre Ülgen'in ikiz kardeşi veya oğludur. Ancak sonunda Erlik, dünyayı yaratan Ülgen'i kıskandığı için onun rakibi ve düşmanına dönüşmüştür.
Türk kozmogonisini Altay Türklerinde görüyoruz. Bunlara göre, hiçbir şey yokken, yalnız iki mevcut vardı : Kara Han ile Su. Kara Han'dan başka gören, Su’dan başka görünen yoktu. Su, ezelden beri dalgalanan bîr kaos mesabesinde idi; bir ummân, bir sevâd idi. Kara Han, bir ilm-i ezelî, bir kenz-i mahfî hükmünde idi. Kara Han, nihayet
Reklam
Kara Han, yeryüzünü kendi haline terk edince, yukarı da on yedi kat göğü yarattı. Kendisi, on yedinci katı mesken edindi. Oğlu Bay Ülgen’i on altıncı kat gökte, altın bir taht üzerine oturttu. Bu büyük ilâh, hem sulhun, hem de adâletin en büyük ilâhıdır. Yayık, Bay Ülgen’in oğludur. Semanın her katına, bir ilâh yerleştirdi. Yedinci katta Gün Ana altıncı katta Ay Ata oturur. Türklerce Güneş kadındır, Ay erkektir. Çocukların hâlâ, «Ay Dede» demesi Ay Ata tabirinden kalmadır. Üçüncü katta da Cenneti, Sürve Dağı’nı, Süt Gölü’nü yarattı. Yayucılar'ı, bunların reisi olan Yayık’ı, Ayzıt’ı, hep burada yerleştirdi. Kara Han, yukarıki semada bu tekvînâtı yaparken, Erlik Han da aşağıki semada kara bir güneş yarattı. Orasını bu kara güneşin nurlarıyie tenvir etti. Kendisi, kara bir taht üzerinde oturdu. Körmösleri, Kara Üzütleri, Ötkerleri yarattı. Bunlar da kendisinin melekleri, cinleri, şeytanları­dır. Bu suretle Bay Ülgen’in mükâfât ilâhı olmasına mukabil, Erlik Han da mücâzât ilâhı oldu. Dünyanın evvelinde, Yukarıki Sema ile Aşağıki Sema arasında bu mücadeleler olduğu gibi, dünyanın sonunda da, Erlik Han’la Yayık arasında korkunç muharebeler olacak. Yeryüzü, bu muharebelerle alt üst olarak yıkılacak. İşte, eski Türklerce, kıyamet böyle kopacak.
Altay Türklerine göre, bir çocuk dünyaya geleceği zaman, Bay Ülgen, oğlu Yayık’ı bu işe memur eder. Memur, Süt Gölü'nden bir damla alarak bununla çocuğun ruhunu yaratır. Maiyetindeki meleklerden bir Yayucı’yı, sevaplarını yazmak üzere bu çocuğa tahsis eder. Bir çocuğun dünyaya geldiğini haber alınca, derhal Erlik Han da, bir Körmös gönderir. Birincisi çocuğun sağında, İkincisi solunda durur. Birincisi sevaplarını, İkincisi günahlarını yazar. Bu iki melek bu adamı ölünceye kadar takip ederler. Vefat edince Körmös, derhal bu adamm ruhunu kaparak yeraltına götürür. Erlik Han yeraltındaki semada bir siyah taht üzerinde oturmuştur. Onun daha altındaki katta Kadırkan adlı Cehennem vardır. Burada bir kazanın içinde, erimiş katran kaynamaktadır. Körmös, ruhun günahkâr olduğunu Erlik Han'ın huzurunda isbat ederse, onun emriyle bu ruhu kazana atar.
Erlik Han günâhkâr ruhları, mücâzât için bir katran kazanına atar ki onun rengi siyahtır. Sevapla ruhların gideceği Cennetin ismi, bilâkis ak’tır. Cennetliklere yani Cennette oturan dedelerimize, Aktu namı verilir.
Altay Türkleri Gök Tanrı’ya, Bay Ülgen namına verirler. Bu ilâh, on altıncı kat gökte, altın bir taht üzerinde oturur. Yağız Yer’e de. Erlik - Han namını verirler. Bu da, yeraltındaki tahtânî semada, siyah bir tahtın üzerinde oturur. Erlik Han tavsif olduğu zaman yüzü siyah, vücudu siyah, etinin rengi siyah, elbisesi siyah, hâsılı her şeyi diyah olarak tarif edilir.
Reklam
İbn Fazlan'ın verdiği bilgiden öğreniyoruz ki, Başkurt'lar, Alevi ve Bektâşîlerin On iki İmam inancına yakın bir semavi güçler inancına sahip idiler. Başkurtlar, gökte bulunan en büyük Tanrı'ya ve onun aşağısında bulunan On iki Tanrı'ya inanırlardı. Bütün Şamanist Türk ulusları ve urukları, bir büyük Gök Tanrısı'na ve ona bağlı olan daha küçük derecedeki Tanrı'lara inanırlar. Altaylı'ların gök veya atmosfer Tanrı'sından sonra en büyük yeraltı Tanrısı, "Erlik Han"dır.
Sayfa 110 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu
200 syf.
9/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Türklerde Mitoloji
İnsanın dünyayı ve evreni anlamlandırma isteği, aslında varoluş çabasıdır ve o, ölümden sonra başka bir boyutta sonsuza kadar yaşayacağına inanmak ister. Böyle bir dünyanın özlemi içinde olan insan ise sürekli yaratır. İnsan, "Neden dünyadayız?" "Yalnız mıyız?"ya da "yaratılışımızın nedeni ne?" Gibi sorular sorar ve bu soruların cevabını bulabilmek için de etrafındaki her şeye anlam yüklemeye çalışır. Ağaç, dağ, kaya, deniz, Ay, Güneş vs. Evrendeki her şey, kutsalın ve tanrının yansıması ve tezahürü olarak görür. Ağaçların her kış yaprakları dökmesi ve fakat her bahar yeniden yeşillenmesi, bilinçaltında yeniden doğuş fikrini oluşturmuştur. Ağaç imgesi yalnızca evreni değil, aynı zamanda hayatı, gençliği, ölümsüzlüğü, kozmik-tanrısal yolculuğu da simgeler. Özellikle Türklerde kayın ve Selvi ağaçlarının önemi çok büyüktür. Hatta bundan ötürüdür ki günümüzde kullandığımız kaynana ve kaynata kelimeleri Kayın-ata ve kayın-ana kelimelerinden türemiştir. Buna benzer çok fazla etimolojik örnek vardır. Başka bir örnek vermek gerekirse "Yerin kulağı vardır." Sözü Türklerde ki yer altı tanrısı Erlik han'a bir göndermedir. Eserin görsellerle zenginleştirilmiş ve desteklenmiş olması kitabı daha sürükleyici ve etkileyici yaptığını söyleyebilirim.
Türklerde 5 Element
Türklerde 5 ElementNuray Bilgili · Kripto Basım Yayın · 201929 okunma
Benzerlikler
Altay Türklerinde bir çocuk meydana gelirken, Bayülken oğlu Yayık, süt gölünden bir damla süt alarak çocuğun ruhunu yaratır ve yanındaki meleklerden birini "Yuyucu" çocuğun sevaplarını yazmak üzere ölünceye kadar yanında kalmak üzere onunla birlikte dünyaya gönderir; bu melek insanların sağında durur. Yeraltında siyah bir tahta oturan Erlik han da çocuğun doğduğunu öğrenince, bir körmöz "şeytan-melek" göndererek, onun günahlarını yazmasını emreder; bununda insanların solunda olduğuna inanılırdı.
Sayfa 223Kitabı okudu
Kara arğımah’a binen, kara samurdan don (kürk) giyen, kara yılan kamçılı, kara kayıştan yularlı; kara uzun sakallı, kucak yetmez belli, karış yetmez alınlı Erlik Han yahşi özün, bu adamın karşısına uğuldayarak uçup gel”
Reklam
KALGANÇI: Kıyamet. “Kalgançı Çağ” da denir. Kalganan (sıçrayıp kalkılan) gün. Kıyamet günü. Dünyanın ve/veya evrenin yokolacağı daha sonra tüm ölülerin tekrar diriltileceği gün. Bu inanca göre, yeryüzü yaşamı sürekli değildir; günün birinde sona erecek ve insanlar, hayvanlar, bitkiler yok olacaktır. Bu sona doğru insan soyunda azalma başlayacak, suçlar çoğalacak, günahlar alıp yürüyecek, insanlarda tanrı korkusu kalkacaktır. İyilik simgesi Ülgen’le, kötülük simgesi Erlik arasında oluşacak büyük savaşın sonunda, Ülgen dışında bütün savaşanlar ölecektir. Bay Ülgen bütün canlıların öldüğünü, yeryüzünde kendisinden başka kimse kalmadığını görünce “kalkın ey ölüler” diye bağıracak, bu çağrı üstüne bütün ölüler yattıkları yerden kalkacaktır. “İnsanların yeniden dirilmesi” anlamına gelen “kalkancı çağ” (kalıcı çağ) budur. İnsanlar azalacak, kötülük artacak, Erlik Han dünyaya yaklaşacaktır. Sağış Günü (Hesap Günü) tabiri de kullanılır.
BADIŞ HAN: Felaket Tanrısı. Yeryüzünde felaketlere neden olur. Kıranlar ve afetler, salgınlar onun elinden gelir. İnsanların başına zorluklar getirir. Erlik Han’ın oğludur. Bastığında toprak yerinden oynar, değirmen taşlarını yutar. Demir kaşağılı olarak söylenir. Çolok (tek kollu) olarak anılır. Ancak bu tek kolunda dokuz insanın kollarının gücü vardır. Çolak sözcüğü günümüzde de Anadoluda tek kollu kimseler için kullanılan bir tanımlamadır.
Böyle Buyurdu Erlik Han.
Erlik yeraltında kara demirden veya gümüşten bir sarayda yaşar. Bu saray Toybadım(Doymadım) ırmağının üzerine yapılmış bir saraydır. Toybadım ırmağı insanların gözyaşlarından oluşmuş acıyla ve hüzünle beslenen bir ırmaktır. Aynı zamanda kelimenin anlamı itibari ile Aç gözlülük ve oburluk Erlik'in sıfatları arasında bulunan onun Kayra Han'ın yanından kovulmasına neden olan ozellıkleridir.
370 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.