Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

☭ Che ☭

☭ Che ☭
@ernesto81
“Dik dur ve gülümse... Bırak neden gülümsediğini merak etsinler!..”
Ernesto Che Guevara
Ernesto Che Guevara
Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk
düşmanları kazayla bile uğramasın!!!
41, 1981
446 okur puanı
Ekim 2020 tarihinde katıldı
Kar yağarken çocukları kurşuna dizdiler. Herhangi bir nedeni yoktu. Ne ellerini, ne de gözlerini bağladılar. Soru sorulmadı. Yalnızca en esmer olana ağaca bakmaması söylendi. O da gözlerini askerin çamurlu botlarına çevirdi. Sonra sessizlik oldu. Çocuklar hiç üşümediklerini fark etmediler. Korkuyorlardı, nedenini boşverdiler. Yalnızca esmer çocuk ikide bir ağaca bakıyor, ıslak bir kızarıklık rüzgarla gözlerine bulaşıyordu. Sarı dişleriyle alt dudağını ısırarak, "lanet olsun" dedi. "Ben kötü bir şey yapmadım ki. Neden dövüyorlar bizi. Sadece duvarlara yaşamak istediğimizi yazdık. Daha iyi bile değil sadece yaşamak istediğimizi. Bağırmış da olabiliriz. Belki sokaklarda çok hızlı yürüdük, belki botlarımızın sesi biraz fazla çıktı. Ama biz üşümemek için koşuyorduk. Belki de baba bütün suç senindi." Yağmur yağıyordu ve çocuklar ilk kez bir şey hissettiler. Dönecek yerleri yoktu. "Ayağıma bakma" diye bağırdı asker. "Ben de bir şey yapmadım. Ama bir suçlu gerek adalet için. Ve adalet için kurban gerek bir kahramandan çok." Ama çocuklar yine de askere bağırmak istediler: "Neden av tüfekleriyle vuruyorsunuz, neden salıncakların ipleriyle boğuyorsunuz, neden yağmurdan sığındığımız duvarların altında taşa tutuyorsunuz. KALBİNİZİ SÖKÜP ALAN BİZ DEĞİLDİK Kİ..."
Reklam
Gözlerime bak düşüyorum. Ve artık duvar kağıtlarının bile içine sızıyorum. Durduruyorum kalbimin atışını. Öyle ustalaştım ki.. Sihir gerekmiyor artık bana, büyülerin gerekmiyor. Öyle çok bavulumu toplayıp kaçtım ki kalbimden; şimdi parçalarım mı geride bıraktıklarım, yoksa kaçık çoraplarım mı bilemiyorum.
Anlamıyorsun Boğuluyorum Kol saatim durmadan çalıyor Dışarıda gün dönümü vardı Telefonum yanlış numaralara kodlanmış Bacaklarım akıyor Gazoz şişelerini satıp yaşamıma üç gece daha ilave edemiyorum Üç gece Üç gece daha yanımda olacak mısın Köşeye sıkıştırıldım Biri yeterdi bana Kurbağa seslerini duyuyorum bir de baykuş Senin sevdiğin karganın sesi kesildi Sokağın orta yerine camdan ve naylondan bir kent kurulmuş

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Biraz sonra mektuplarınla resimlerini tutuşturacak bir kibrit çöpü gibi çekiliyorum hayatından. Her şeyiyle onu sana bırakıyorum. Hayatın senin olsun, istersen hayatım da. Ama sen kendinin bile olamayacaksın artık... Ben yaşadıkça, adım söylendikçe... Seni bensizliğe ve kendimi sana mahkum ediyorum.
Denizin üzerinde, kibrit kutularından bir ev kur bana. Tuzlu su, bütün kibrit uçlarını sakinleştirir. Yangınsız, tutkusuz, şehvetsiz kalırız öylece. Belki, işte belki o zaman aşık oluruz ikimiz, sen bana, ben sana.
Reklam
Ölümün üzerinde bir leş kargasıdır zaman. Gece kuşlarının son nakaratı koğuşlara dalar. Gıcırdayan ranzalar göz oyuklarının şarkısına katılır. Oysa orada yuva yapıyor sessizlik sinsice.
Kendi fotoğrafına gülümseyen, kendi içkisinde boğulan, kendi annesinin celladıyım. Buyum işte, başka türlü nefes alamam. Çocuk da doğuramam. Hadi nefes al...
Ben tüm sahtekarları güldürürüm, tüm fırsatçıları, tüm şarlatanları...Daha gerçek oluyor bir yanım ve bu beni daha fazla acıdan koruyor.
ben her bahar pişman olurum güneşe kanar baharlarım orospu bir gülüşün gamzelerine yaprak yaprak teslim olurum Y. Cumhur Gürbüz
Elbet bir gün bir yolun olmadık bir noktasında yakalar insanı şehirlerarası bir hüzün. Çünkü siz zaten ayrılık makamında bir yolculuğa çıkmışsınızdır. Sevdiklerinize ulaşmak için ayrılmışsınızdır sevdiklerinizden. Yol sizin en sevdiğinizdir artık. Yol sizi en acıtan…
Reklam
Hiç tanımadıklarımıza peygamber sabrı gösterdik ama en “sevdiklerimizin en küçük kusurlarını bile bağışlamadık. Belki de, “sevdiğimizin o küçük kusurunu örtecek ya da büyükmüş gibi gösterecek bir sütyeni yoktu ve bütün kusuru buydu. Ama biz hemen, sen bunu nasıl yaparsın, dedik... Sana yakıştıramadık... Senden ummazdık...
Çok ağlıyorduk sonra. Adam gibi, aşık gibi, sarhoş gibi ağlıyorduk... Tarihi geçmiş gazetelerin üstüne seriyorduk neyimiz varsa... Kitaplarımız, parasızlığımız, sevdalarımız, türkülerimiz...
Aynı kılıçla ölmek istiyorum. Eşit bir ölüm istiyorum. Sokaklar ve kalbim için. Ama yok, inan yok. Her defasında kırılan bir kurşun kalem bu.
İyi şeyler bana gelmez. Kargalarla birlikte oturuyor serçeler. Ne uykulu, ne uykusuz...Ne gündüz, ne de akşam. Ne sabaha karşı, ne de sen. Hiçbir şeyi sevmiyorsun değil mi... Sen de benim gibisin işte, öp beni canım, otomatik anarşistim; yüzümün yarısını. Hiçbir boktan anladığın yok... Canım, çocuk erkeğim, reçelim, karayemişim... Yüzümün yarısı internette benim.
bulsam da seni parça parça bulmalıyım yine de bir yerin eksik kalmalı. yeniden yollara düşmeliyim, onu aramalıyım. ve tam seni tamamladığım anda ölmeliyim.
217 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.