"On küçük zenci yemeğe gitti,
Birinin lokması boğazına tıkandı. Kaldı dokuz,
Dokuz küçük zenci geç yattı,
Sabah Biri uyanamadı, kaldı sekiz,
Sekiz küçük zenci Devon’u gezdi,
Biri geri dönmedi. Kaldı yedi,
Yedi küçük zenci odun kırdı
Biri baltayı kendine vurdu. Kaldı altı,
Altı küçük zenci bal aradı,
Birini arı soktu. Kaldı beş,
Beş küçük zenci mahkemeye gitti,
Biri tutuklandı. Kaldı dört,
Dört küçük zenci yüzmeye gitti,
Birini balık yuttu. Kaldı üç,
Üç küçük zenci ormana gitti,
Birini ayı kaptı. Kaldı iki,
İki küçük zenci güneşte oturdu,
Birini güneş çarptı. Kaldı bir zenci.
Bir küçük zenci yapayalnız kaldı.
Gidip kendini astı. Kimse kalmadı."
Kitap, ne ile karşılaşacağının ipuçlarını okura sunan bu şiirle başlıyor. Benim Agatha ile tanışmam da bu sayede oluyor, devamının geleceği de aşikar.
Bu türde okurun arayacağı en başat özellikler, geneli için, olay örgüsünde ince zekânın izlerinin görülmesi, merak duygusunun sürekli işlemesi ve devindirilmesidir. Kurguda aradığım bu nitelikleri bulduğum, doyurulduğum için de son sayfaya kadar büyük bir istekle okudum, acaba kim olabilir sorusunu son ana kadar hep sordum. Adada başka birinin olması ihtimalinin okurun aklına sürekli sokulması fakat tekrarlanan aramaların sonunda bu ihtimalin çürütülmesi, ruh hali betimlemeleri, seçilen kişilerin yaşam öyküleri, psikolojik çatışmaları, atıf yapılan geçmiş zaman olayları...Hepsi kitabı benim için başarılı ve zevkle okunur kılan özelliklerdendi.