Kitabın kısaltılmışını okudum ve iyi ki de kısası elime geçmiş dedim.Çünkü eski İstanbul ve Istanbulluların yaşayışı anlatılıyor.Benim gibi olay örgüsüne bağlı kitapları seven birisi için pek sürükleyici olmadı diyebilirim.Zaman zaman bazı bölümleri ilgimi çekmedi değil.Genel olarak okuyucuyla konuşur gibi yazılmış.Sonuç olarak kişiye göre beğenerek okuma durumu oldukça değişiklik gösteren kitaplardan diye düşünüyorum.
Şimdilerde bakıyorum da, doğduğum, yaşadığım, iliklerime kadar bağlı olduğum İstanbul’la bir besleme ve kalkındırma ilişkisi kalmamış aramızda. Bir nostalji canavarının eline düşmüş, yalnızca asimetrik iskeletiyle ayakta durabilen, gururu kırılmış bir kent artık İstanbul. Resmi tarihlere elbette bel bağlanmaz ama bu izlenimci tarihlere bel
Falaka, yazarın çocukluk günleriyle okul hayatını anlattığı, uzun öykü tarzında yazılmış bir anı kitabıdır. Dönemin eğitim sistemi, eski İstanbul yaşamı, inanışlar, çocuk oyunları hakkında bilgiler vermektedir.
Falaka, Ahmet Rasim’in okul hayatı boyunca karşısına çıkan ve öğrencilerin en korktuğu cezalandırma aracıdır. Falaka, değnek, hapis gibi cezalar çocuklar için okul ile dayağı bağdaştırmalarına neden olmuştur. Hâlbuki bunun sağlıklı olmadığı aşikârdır. Bu dayak korkusu, okula yönelik bir isteksizliği beraberinde getirmektedir. Bu hususu yazar Ahmet Rasim özellikle vurgulamış, eğitimin korkutarak sağlanamayacağına sık sık kitabında dile getirmiştir.
Yazarın bu çocukluk yıllarına dair eleştiriler sadece şiddet ile ilgili değildir. Ahmet Rasim, eğitimin soru daha sorulamayacak kadar ezberci olmasını da eleştirmiştir.
İyi bir gözlemle yazılmış bu kitabı, çok fazla edebi kaygı taşımadan okuyabilirsiniz.
FalakaAhmet Rasim · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20193,199 okunma
Eski İstanbul, anlatılanlara göre gerçekten farklıymış. Daha havadar, daha yeşil, yoksulluk olsa bile insanlar daha mutluymuş. Şehir içinde bir yerden bir yere giderken; şimdiki gibi eziyet olgusu hissedilmezmiş. Bahar ve yazları, insanlar çok güzel eğlenebilirmiş. Günümüze baktığımızda ise, bunların hepsinin kaybolduğunu görüyoruz. Önümüz, arkamız, her bir yanımız apartmanlar ve gökdelenler... Sürekli bir metal yığını ve bizi olumsuz etkileyen gazlarla karşı karşıyayız. Eski İstanbul'u özleyenler ve okurken bir nebze olsun nefes almak isteyenler için Ahmet Rasim'den "Şehir Mektupları"nı öneririm.
Adı üstünde, kitabımız, Ahmet Rasim'in yazdığı mektuplardan oluşuyor. 1900'lü yılların başına, Osmanlı'nın hüküm sürdüğü İstanbul'a odaklanıyoruz. Ahmet Rasim, o dönemin İstanbul'unu gözler önüne seriyor mektuplarında... Gözlemleri, anıları, keskin bir mizah huyu, şehir hakkındaki bilgileri, yemek listeleri vb. daha birçok anekdot, kitapta yer alıyor. Bazen gözlemlerini paylaşıyor, bazen anılarını, bazen de bir hikayeye başlıyor İstanbul hakkında... Maalesef çok sevemediğim bir kitap olduBana göre tek pozitif noktaları Ahmet Rasim'in kullandığı dil ve eski İstanbul'u görebilmek oldu
Şehir MektuplarıAhmet Rasim · Karanfil Yayınları · 20161,162 okunma
Eski dönem şartlarından, günümüz şartlarına geçişi, değişimini görmek noktasında güzel bir kitap azizim.
Kitabı okurken, at gözlüğüyle bakmamak lazım. Bu en önemli nokta.
Bu kitaba, İslam politikasını yapmadan nesnel bir bakış açısıyla yaklaşmaya çalışın. İslamdan ziyade, bir birey olarak toplumla yaşanıldığı için belli bir ahlak gelişimine zaten sahip olunması gerekmektedir. Yoksa bugün ateistden çok, bir inanca sahip olduklarını belirtenlerin, toplum nezdinde ahlaksızlıkları daha fazla meydana çıkıyor. Kitap aslında biraz bunun amacıyla yazılmış. Günah denilen kavramların insan merakıyla bir kere olsa de işlenebileceği fakat bunun sürekliliğinin sakıncalı bir durum olduğu anlatılıyor. Ahmet Rasim, bunun samimiyetini verebilmek için kendi anılarını, yaşanmışlıklarını, duyduklarını da kah gülerek kah hüzünle anlatıyor.
Bu kitap kısaca;
1- Dedenizin veya bir büyüğünüzün anılarını size anlatıyor hissi vermesi.
2- Osmanlı döneminde yaşamış insanların, aile yaşantıları, ilişkiler ve günlük yaşantılarını aydınlatıyor. Eski yaşam ve şu an olan yaşam arasındaki uçurum değişikliğine tanık oluyorsunuz. Bir farkındalık kazandırıyor.
3- Anılarını anlatıyor dedim ya, gerçekten öyle akıcı, sohbet edermişcesine bir dil, hızlı okunmasını sağlıyor.
Not: "33 günde okumuşsun yahu! Nasıl akıcılık bu?" diyen olursa, başlayıp sonrasında bir ara verip diğer iki kitaba yönelmemden dolayı 33 günde bitti bu kitap. 2 günde rahat bir tempo içerisinde gayet bitirilebilir.