Sinema-edebiyat ilişkilerindeki başarılı yapımları, tavsiye film listesi haline getirmek için öncelikle
Edebiyat Atlası ‘ndan bir alıntıyı daha önce paylaşmıştım.(#46533729)
Romanlardan sinemaya aktarılan filmlerde eserin aslına ne kadar sadık kalındığı yoruma açık olmakla birlikte
2020'de 133 kitap 17 dergi ile toplamda 150 okuma hedefini tutturmuşum. Darısı 2021'in başına. Tabi sağlık ve huzurla.
1.İnsanlığın Yeme Tarihi-Tom Standage
2.Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm-
Zülfü Livaneli
3.Küçük Şeyler-Samipaşazade Sezai
4.Son Yaprak-O. Henry
5.Malte Laurids Brigge'nin Notları-
Rainer Maria Rilke
6.Kurutulmuş Felsefe
Bu kitapla 1900’lü yılların başına, Osmanlı’nın hüküm sürdüğü eski İstanbul’a ışınlanıyorsunuz..
Yazar
Ahmet Rasim ‘in 1912-1913 yıllarında ‘Malumat Gazetesi’nde yayınladığı yazı ve makalelerden oluşuyor kitap. Bundan 130 sene önceki günlük İstanbul haberlerinin 43 adet mektup halinde, siyah-beyaz fotoğraflarla ve farklı mizahi bir dille anlatıldığı bir anı kitabıdır. Geçmişe bir yolculuk..
Öz Türkçe mi okumak istiyorsunuz?
Öz Türkçe neşesi ve zarafeti mi arıyorsunuz?
Eski Osmanlı devrindeki halk dilini mi duymak istiyorsunuz?
Şehir Mektupları ‘nın her bir parçası bunları veriyor.
Kitabın içerisinde ‘bre medet, Neüzübillah’ gibi eskiye dair kelimeler bulabilirsiniz. Örn. ‘Zemher-i Zürafası’, kışın ince giyinip gezenler için söylenirmiş.
Eski kelimeleri anlamakta zorlananlar için, kitabın arkasında günümüz Türkçesi ile dönemin İstanbul Türkçesine dair sözlük vardır.
Yazar, İstanbul’un her semtini, doğasını, mekanlarını, geleneklerini, yeme içme alışkanlıklarını, kültürel yapısını, insan ilişkilerini, sade bir dille öyle güzel anlatmış ki. Okurken yaşatıyor ve hissettiriyor.
O döneme ilgi duyanların, eskiyi özleyenlerin beğenerek okuyacağını düşünüyorum...
Şehir MektuplarıAhmet Rasim · İskele Yayıncılık · 20161,156 okunma
Ne zormuş eskiden zamparalık? Büyük tesadüfler sonucunda bir kadına rast geleceksin, ona mahzun bakarak dikkatini celbedip ondan küçük bir bakış alacaksın -peçenin ardından- sonra zorlu bir takip başlayacak ve bir aksilik çıkmazsa yaşadığı haneyi öğreneceksin.
Hele ki birbirini seven ve görüşmek için yanıp tutuşan çiftlerin adeta 'pandomima' ile haberleşmesi beni çok şaşırttı.
Sokaklarda kadının arkasından gitmeler, kaldırımda karşı karşıya yürümeler, kadının evi altında daha önceden anlaşılmış şiddette öksürmeler, kibrit yakıp sokağa geldiğini belli etmeler...
Kadınların peçe altından kaş ve göz hareketleriyle anlattıklarını detaylı bir şekilde anlatmış Ahmet Rasim... Bazıları inanılmaz:
"Sağ gözünü kırparsa benimle eğlendiğini, sol gözünü bir defa kırparsa saat birde, iki defa kırparsa saat ikide bekleyeceğini, elindeki yelpazesini düşürür gibi sağ şakağına götürmüş ise bir sıkıntı geçirmekle beraber o sıkıntı içinde bile beni düşündüğünü, kaşlar yaylaşıp bir anda kalkarsa; 'sakın ha, gelme, bakma!' demek istediğini, yakasını çekip hızlı yürürse daha ileride buluşabileceğimi..."
Yarenler şimdiler bir mesajla olayı çözüyoruz. :)
İyi günler.
Şehir Mektupları adlı kitabı Mektup tarzında yazılmıştır.
Ahmet Rasim, 1864-1932 yılları arasında yaşamış, Türk edebiyatının en özgün yazarlarından biridir.
50 yılı bulan yazı hayatında,Tarih, bilim konularını içeren fıkra, makale, anı, şiir, hikâye türünde kendine özgü bir tarzla kaleme aldığı
Beşir Ayvazoğlu'nun adını çok duymama karşın, yazdığı hiç bir kitabı okumamıştım. Bu art niyet ya da tarafgirlikten ziyade konularımızın farklılığından dolayı diyebilirim. Bu kitabı da tesadüf bir şekilde keşfettim. Arka kapak yazısında İstanbul'u anlatıyordu. Hızlı bir şekilde kitap sayfalarını karıştırıp satın aldım.
Bir yere bir işe aidiyet
Kitabın kısaltılmışını okudum ve iyi ki de kısası elime geçmiş dedim.Çünkü eski İstanbul ve Istanbulluların yaşayışı anlatılıyor.Benim gibi olay örgüsüne bağlı kitapları seven birisi için pek sürükleyici olmadı diyebilirim.Zaman zaman bazı bölümleri ilgimi çekmedi değil.Genel olarak okuyucuyla konuşur gibi yazılmış.Sonuç olarak kişiye göre beğenerek okuma durumu oldukça değişiklik gösteren kitaplardan diye düşünüyorum.
Eski dönem şartlarından, günümüz şartlarına geçişi, değişimini görmek noktasında güzel bir kitap azizim.
Kitabı okurken, at gözlüğüyle bakmamak lazım. Bu en önemli nokta.
Bu kitaba, İslam politikasını yapmadan nesnel bir bakış açısıyla yaklaşmaya çalışın. İslamdan ziyade, bir birey olarak toplumla yaşanıldığı için belli bir ahlak gelişimine zaten sahip olunması gerekmektedir. Yoksa bugün ateistden çok, bir inanca sahip olduklarını belirtenlerin, toplum nezdinde ahlaksızlıkları daha fazla meydana çıkıyor. Kitap aslında biraz bunun amacıyla yazılmış. Günah denilen kavramların insan merakıyla bir kere olsa de işlenebileceği fakat bunun sürekliliğinin sakıncalı bir durum olduğu anlatılıyor. Ahmet Rasim, bunun samimiyetini verebilmek için kendi anılarını, yaşanmışlıklarını, duyduklarını da kah gülerek kah hüzünle anlatıyor.
Bu kitap kısaca;
1- Dedenizin veya bir büyüğünüzün anılarını size anlatıyor hissi vermesi.
2- Osmanlı döneminde yaşamış insanların, aile yaşantıları, ilişkiler ve günlük yaşantılarını aydınlatıyor. Eski yaşam ve şu an olan yaşam arasındaki uçurum değişikliğine tanık oluyorsunuz. Bir farkındalık kazandırıyor.
3- Anılarını anlatıyor dedim ya, gerçekten öyle akıcı, sohbet edermişcesine bir dil, hızlı okunmasını sağlıyor.
Not: "33 günde okumuşsun yahu! Nasıl akıcılık bu?" diyen olursa, başlayıp sonrasında bir ara verip diğer iki kitaba yönelmemden dolayı 33 günde bitti bu kitap. 2 günde rahat bir tempo içerisinde gayet bitirilebilir.