Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Gelelim insan doğasına Watson, bence en tehlikeli varlık insandır."
Bulunur belki bir gün bir şehirde bir sokak Bir ev, sessiz bir oda, her köşesinde bahar Öyle mağrur ki zaman yeniden doğmak için Bir kadın bir cihangir istiyor kaderinden Bir adam, kucağında güneş, ay ve yıldızlar Kâinatın o sonsuz, o esrarlı yerinde Bak işte, tarihini arıyor ellerinde
Reklam
Ve hemen sonra oda yeșil renkli ve kıvır kıvır olduklarına yemin edebileceğim, hayaletvari dumanlarla dolmaya başladı. Nyx'in Tapınağı'ndaki gibi tatlı bir koku bekliyordum ama duman tutamlarından biri bana ulaşıp kokuyu içime çekince, acılığı karşısında afalladım. Bana hiç de yabancı gelmeyen bir kokuydu. Kaşlarımı çatıp hatrlamaya çalıştım. Lanet olsun, neydi ki bu? Sanki içine biraz karanfil katılmış defne yaprağı kokusu alıyordum (Bana baharat ve kokuları hakkında bu kadar çok șey öğrettiği için büyükanneme teşekkür etmeyi unutmamalıydım). Bir kez daha kokladım ve bu defa başımın bulutlandığını hissettim. Tuhaftı. Pekala, bu garip bir tütsüydü. Odaya yayılırken, onu taşıyan her insanın teninde farklılık gösteren pahalı bir parfüm gibi, değişiyordu. Bir nefes daha çektim. Evet. Defne ve karanfil ama bir șey daha vardı. Kokuya keskin ve buruk... karanlık ve mistik bir son katan ve insanın aklını edepsizliğiyle çelen bir şey. Edepsizlik mi? işte o zaman anladım. Lanet olsun! Odayı çesit çeşit baharatlarla karştrılmış ot dumanıyla dolduruyorlardı. İnanılmazdı. Yaşıtlarımın baskısına direnmiş ve seneler boyunca partilerde elden ele gezen çirkin görünüşlü ev yapımı esrarlı sigaralarından birini denemem için yapılan bütün tekliflere -en kibarlarına bile- hayır demiştim (Yani demek istediğim, lütfen, sağlıklı bile değil ki! Ayrıca insanda saplantılı biçimde, șişmanlatıcı abur cuburlar yeme isteği uyanduran o uyuşturucuları neden isteyecekmişim?). Ve şimdi burada durmuș ot dumanını soluyordum. İç geçirdim. Kayla buna hayatta inanmazdı.
Sayfa 177 - PEGASUSKitabı okudu
Ruhun dirilişi, daha doğrusu, daha çok dirilişi, orucun, kalbimizde doğurduğu ve her seher biraz daha büyüttüğü bir ışığın, ruhu içinden aydınlatmasıyla olur. Dışarıya açık pencereler bir bir mühürlenince, ev, kendi iç yaşayışına dönecek, sonra göz, içerinin karanlığına alışınca, sanki, en gizli odalardan, elinde bir kandil, içimizin dostu, ağırlıksız o iç ben, odalardan odalara geçerek, sessiz ve esrarlı, ortalığı derleyip toplayacak, fısıltılarıyla susadığımız hakikatları bildirecek, bir sezgi ve eriş dünyasında, içten dirilmiş ve filizlenmiş olacağız.
Masallar, ilahiler, efsaneler, destanlar, türküler, ninniler, tiyatro, sinema ve edebi eserler: Halk arasında masallar çoktur. Masalların en meşhuru "Hangur" un hikayesidir. Türk mitolojisindeki tepegözü andırır. Demirciliğin dünyaya Kafkasya'dan yayıldığı hakkında ki rivayet ünlüdür. Halk arasında La Fontaine'in kendinden çok
132 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.