Batman'daki toy günlerinde rakip belledikleri diğer İslami gruplardan kişilere rastladıklarında, "Esselamu aleyküm" yerine, "Allah'ın ölümü üzerine olsun" anlamında "Saaleyküm" dedikleri aklına geldi.
Sen yoluna gidersin.
Sokağa çıktılar. Oh şükür ki kimsecikler yok. İşte o an! Cündeb'in üç yıldır aradığı rehberi bulduğu unutulmaz an. Devlethanede ve Allah'ın Resulü'nün huzurunda:
- Esselamü aleyküm!
Bu, dinimizde ilk verilen selam ve Cündeb de ilk selam veren insan.
Peygamberimiz:
- Allah'ın selamı senin de üzerine olsun. Diyerek kim olduğunu sual buyurdu.
- Gıfar kabilesindenim Efendim.
- Ne zamandan beri Mekke'desin?
- Üç gün üç gecedir..
- Ne yiyip ne içtin?
- Azığım bitince Zemzemden gayrı bir şey bulamadım. Ondan içtim, hem suya kandım, hem karnım doydu.
- Zemzem, mübarektir...
"O sensin. Senin kendi nefsindir o... Nedir, diyorsun ya, işte cevabı... Ama nasıl anlarım, diyorsan şu kadarını söyleyeyim ki bulmak istiyorsan aramalısın. Esselâmü aleyküm."
Kur’ân’ın prensiplerini özümseyerek uygulayan bir kadının hayatından alınmış şu ilginç kıssayı, Abdullah b. Mübârek’in dilinden aktarmak istiyoruz: “Ka‘be’yi (haccetmek) ve Resûlullah’ın kabrini ziyaret etmek için yola çıkmıştım. Yolda bir karaltı gördüm. Dikkatlice bakınca bunun, sırtında yünden bir hırka, başında da yine yünden dokunmuş