Zekâi Efendi, Kıbrıs'tan Mekke'ye geldiği ilk günlerde şahid olduğu fevkalâde bir hali şöyle anlatmıştı: Mekke-i Mükerreme'ye geldim. Parasız kaldım. Sabrediyorum. Fakirlik zor imiş; bunu gördüm, yaşadım. Fakat manen çok zengin idim. Manen çok şeyler kazandım... İlk umre tavafımı yaptım. Altınoluk'un altında oturuyorum. Kâbe-i Muazzama'ya bakarken hatırımdan, gönlümden şu geçti: "Yarabbi, ben sanırdım ki, Kâbe-i Muazzama'nın civarında, Kâbe'den yüksek ev bulunmaz..." O günlerde, civarda dört beş katlı evler bulunuyordu. Yalnız zihnimden geçiyor, dilimle bir şey söylemiş değilim... Rükn-i Yemani tarafından, Altınoluk'un altına doğru bir zat geldi. İhramlı, saçlı, esmer, son derecede mehîb, heybetli... Selâm verdi: "Esselâmü aleyküm!" "Ve aleykümüsselâm..." dedim. "İrfa' re'sek ve'n-zur fevkek! Başını kaldır, yukarı bak!" dedi. Başımı kaldırdım, Kâbe'ye baktım... Baktım ki, Kâbe gidiyor... Semâya doğru yükselip gidiyor, gökte uzayıp gitmiş, sonu görünmüyor!..
Gönlümüz her türlü masiva ile dolu. Bir namazı acaba üç mü kıldık, dört mü kıldık okuduk mu okumadık mı, haberimiz bile olmadan Esselamü Aleyküm diyerek namazdan çıkıyoruz. Bu nasıl iş kıblemiz yok, yüzümüz dönmüş ama gönlümüz dönmemiş. Asıl hüner gönlü Allah'a çevirmektir. Gönlü Allah'a çevirmek de Allah demekle olur.
Reklam
Utanç !
Bu üniformalı askerleri geçtikten sonra bu kez kapının genelde içinde oturan Ürdün görevlileri sizi karşılar. Onlar da sizi dikkatlice süzecek ve Müslüman olduğunuza kanaat getirmeleri hâlinde içeri girmenize izin vereceklerdir. Bu iki grup insanı rahatlıkla geçmenin yolları şöyledir: İsrail askerlerine Türkiyeli olduğunuzu söylemeniz, eğer sağlam bir delil isterlerse pasaportunuzu göstermeniz; Ürdünlülere ise yürekten tebessümle bir, "Selamün Aleyküm" demeniz yeterli olacaktır. "Esselamu Aleyküm demediğiniz için zaten Türkiye'den geldiğinizi anlayacaklardır. Fiziki özellikleriniz, kıyafetiniz ve duruşunuz Müslüman ve Türk olduğunuz izlenimini uyandırmazsa son çare olarak sizden bir Fatiha okumanızı isteyeceklerdir. Bakara, Al-i İmran, Yasin okumayı teklif etseniz de onlar ısrarla Fatiha'yı dinlemek isteyeceklerdir sizden. Bu durumda Besmele ile Fatihadan iki üç ayet okusanız dahi içeri girebilirsiniz. Tabii heyecanlanıp unutmazsanız!
Gaflete düşmeyelim
Ebû Râşid b. Abdurrahman (r.a.) anlatıyor: Kavmimden yüz kişilik bir cemaatla Peygamberimizin yanına gitmek üzere yola çıktık. Allah Resûlü'nün ikamet etmekte olduğu Medine'ye yakın bir yerde durduk. Kafiledekiler bana: - Ebû Muaviye, önce sen gidip görüş. Hoşuna giderse yanımıza dönersin, biz de huzuruna varırız. Yok, hoşuna gidecek bir durum müşahede etmezsen gelirsin, geri döneriz, dediler. Kafiledekilerin en genci bendim, Allah Resûlü'nün yanına geldim ve: - Hayırlı sabahlar, ey Muhammed! dedim. Allah Resûlü: - Müslümanlar birbirleriyle böyle selamlaşmazlar! buyurdu. Yâ Resülallah, peki müslümanlar nasıl selâmlaşırlar? - Müslüman bir cemaatın yanına vardığında: Esselâmü aleyküm ve rahmetullah dersin, buyurdu.
Sayfa 469Kitabı okudu
Burada, selâmın ehemmiyeti de apaçık ortaya çıkıyor. Selâm veren ve alan insan, artık yalan söyleyemez, kötülük yapamaz. Bunları taahhüd ediyor, söz veriyor. Karşısındakine: "Esselâmu aleyküm kardeşim, vatandaşım, seni temin ederim, emin ol ki, ben sana ne yalan söyleyebilir, ne hile yapabilir, ne de oyun oynayabilirim. Benden emin ol!" diyor. Selâm verilen, alınan yerler, caddeler, sokaklar, selâm, selâm, selâm... Cennet bahçesi gibi oluyor...
Sayfa 223Kitabı okudu
İNSANLIK TARİHİNDE İLK SELAMLAŞMA:
Yüce Allah, Adem Aleyhisselâma: "Haydi, şu Melekler cemaatının yanına git te, onlara (Esselâmü aleyküm!) di- yerek selâm ver! Senin selamını, onların, nasıl karşılayacaklarına, bak! Söylediklerine iyice kulak ver! Çünkü, o, hem senin, hem de, senin zürriyetinin selamlaşmasıdır!" buyurdu. Adem Aleyhisselâm, gidip Meleklere: "Esselâmü aleyküm!" dedi. Melekler de: "Esselâmü aleyküm ve rahmetullah'", Yâhut: "Ve aleykesselâmű ve rahmetullah!" dediler. Selâmlarına, "Rahmetullah" sözlerini eklediler.
Reklam
150 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.