Fakat ruha ibadeti, gönüle cuşişi öğreten vücutlar da çürüyor, içlerinde ezeli şuleden bir şey parlayan gözler de sönüyor. Her gülüşü yeni bir alemin doğuşu kadar mucizeli ağızlar da kuruyor! Bin çeşit hayata mahzar nebiler; mermere can vermiş, söze ebediyetten raşeler koymuş, dünya içinde başka bir dünya yaratmış sanatkarlar; ateşi, suyu, bahtı, fırtınayı kendine ram etmiş kahramanlar da herhangi bir fani gibi fena buluyor. Aspasya, Kleopatra, Yuesecia, İzabella neden öldü? Ulvi Sokrat, ilahi Eflatun, mahzun Senek neden öldü? Dünyadan daha eski Homiros ve onun yavrusu Virji ve acı, küskün Horatius ve rabbani Dante ve hilkatten daha kuvvetli Mikel Anjelo neden öldü? Makedonyalı kara saçlı genç serdar, çelik bilekli Romalı Sezar, tek gözlü mehip Anibal ve Bizans fatihi kartal ruhlu İkinci Mehmed ve Mısır fatihi yıldırım bakışlı Selim birer dar çukura nasıl sığdılar? Ey dost, bununla beraber, adlarını saydığım bütün bu büyükler ölülerdir ki, çok zaman kalbimden ölüm korkusunu sıyırıyor. Onların gittiği yere gitmekten niçin korkayım?
Uyan kabrinden ey ünlü filozof Sokrat, Yolunu öğret beni de filozof et.. Ya da Allah’ım yeter azat et...
Reklam
Sonu ne olur bilmem ne bir adalet? Uyan kabrinden ey ünlü filozof Sokrat, Yolunu öğret beni de filozof et... Ya da Allah'ım yeter azat et...
Filozof Et
doğdum büyüdüm okuma, başıma oldu dert; askerlik çağı, vazife itham, emir, terhis et... dünya evi varmış, anladım o da dert!... alnıma çizilmiş tımarhane elim akibet cür'et sonu ne olur bilmem ne bir adalet? uyan kabrinden ey ünlü filozof sokrat, yolunu öğret beni de filozof et... ya da allah'ım yeter azat et!
Bir Özeleştiri Girişimi
Ve bilimin kendisi, bizim bilimimiz - hani bir yaşam belirtisi olarak görülen bilim, bütün bilimler ne anlama gelir gerçekte? Nereden geliyor bütün bilimler, daha da kötüsü nereye gidiyorlar? Belki de sadece kötümserliğe karşı duyulan bir korku ve kaçınmadır bilimsellik. İncelikli bir savunma ama neye karşı? Doğruya mı? Daha doğru bir deyimle korkaklık ya da yanlışlık gibi bir şeye karşı mı? Veya yanlış deyimle bir hile mi? Sokrat, ey Sokrat, belki de buydu senin sırrın? Ey gizemli kinayeci, belki de bu senin kinayen...
Sayfa 24 - Oda Yayınları
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...Fidan gibi genç kızlardık. Hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı gözbebeklerimizden. Yirmi yaşında yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik. Direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. Tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi, taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden. Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi...Ölümcül hastaydık. Bağırsaklarımız düğümlenmişti. Hi-pokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin elinde öldürüldük acınmaksızın.Gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha. Cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezar taşı gibi savrulduk. Vicdan sustu. Hukuk sustu. İnsanlık sustu. Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Sayfa 43
Reklam
117 öğeden 161 ile 117 arasındakiler gösteriliyor.