1453'te gerçekleşen tarihi olayın sürükleyici ve bilgilendirici bir anlatımıdır. Kitap, sadece fetih olayına odaklanmak yerine, Fatih Sultan Mehmet'in çocukluğundan başlayarak Osmanlı'nın o dönemdeki siyasi ve sosyal durumunu da ele alıyor.
Kitabın Güçlü Yanları
Akıcı ve sürükleyici üslup
Kapsamlı ve detaylı bilgi
Tarihi karakterlerin canlı tasviri
Kitabın Zayıf Yanları
Bazı bölümlerde fazla detaya girilmesi
Kitap aslında, ilk başta “ Yavuz Sultan Selim”e olan hayranlığımla başladı , ama kitap nerdeyse yarısına gelene kadar Fatih Sultan Mehmet ‘in İstanbul ‘u fethi ve onun Avrupa da, yol açtığı etkilerinden ve yansımalarından bahsediyor.
Aslında, çok büyük ,bizim zannettiğimizden daha da büyük bi etki.
Neden….???
İstanbul ‘un Fethi ve
İncelemeye başlamadan önce geçen günlerde bir zavallı çıkmış Türkiye'nin gurur kaynağı, hocaların hocası, Prof. Dr. Halil İnalcık'a dil uzatıyor. Amacı açık; Osmanlı Devleti'ni tarihî gerçeklerine aykırı yüceltmek, Türkiye Cumhuriyeti ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e saldırarak mevki kapmak. -Ne bereketli topraklarımız varmış,
Şehzade Mehmet henüz yedi yaşındadır. Hocası Molla Akşemseddin onu Osmanlı tahtına yaraşır bir sultan olarak yetiştirme gayretindedir ve daha bu yaşlarda İstanbul'un fethi için onu hazırlamaya başlamıştır.
Bir gün şehzadenin kulağına başarının en önemli sırrını fısıldar:
"HEDEFİNİ TESPİT ET!"
Bu sırrı kalbine ve beynine işleyen şehzade artık hedefini belirlemiştir.
"KONSTANİYYE MUTLAKA FETHEDİLECEKTİR."
Akşemseddin hedefine odaklanan şehzadeye uygun zaman gelince ikinci adımı da söyler:
"Dağ ne kadar yüce olursa olsun, yol onun üzerinden geçer. Sen dağ olmaya heveslenme, asla gururlanma; yol ol ki herkes senin sayende yol bulurken sen dağların bile üzerinden geç."
Genç şehzade endişeli gözlerle sorar:
" Hocam ya şartlar elverişli olmazsa?" Hocadan hemen cevap gelir:
" Şartlara teslim olmazsan şartlar değişir, o şartlar sana teslim olur. Çok çalışır, çok dua eder ve çok istersen nice olmazlar olur hâle gelir."
Artık hedef bellidir. " Ya ben Bizans'ı alırım ya da Bizans beni." diyerek bu hedefi düstur haline getiren ve bu yolda her türlü gayreti sarf eden II.Mehmet hedefine ulaşarak İstanbul'u fetheder ve "FATİH" unvanını alır.
HİÇBİR GAYRET SONUÇSUZ KALMAZ. SEN YETER Kİ İNANCINI KAYBETME.
Avusturya elçisi Busbecq, İslâmiyet'in Osmanlı hanedanı sayesinde ayakta durduğunu, hanedan yıkılırsa dinin de yıkılacağını, din ve devletin selâmetinin evlâttan daha mühim görüldüğünü söylüyor.
Hz.Peygamber(sav) buyurdu ki;
"İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur."
Çağ açıp çağ kapayan, büyük komutan ve büyük sultan, Atam Fatih Sultan Mehmet Han'a selam olsun. 🇹🇷
İstanbul'un Fethi'nin 568.yılı Fatih Sultan Mehmet Han ve aziz şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyoruz.
Sultan I. Ahmed'den sonra, şehzade katli, birkaç istisna dışında uygulanmadı. Tabii tedbir olarak şehzadeler sarayda, göz önünde tutuldu. Sancağa çıkarılmadılar. Yeni usule göre, taht boşaldığında hanedanın "ekber ve erşed"(büyük ve akıl sağlığı yerine) mensubu tahta oturacaktı.
Ne var ki, yeni sistem, öldürülme korkusu içinde sarayda yaşayan bazı şehzadeleri "sinir hastası" yaptı. Bazıları sancağa çıkarılmadıklarından dolayı, devlet yönetmeyi öğrenemeden tahta geçti. Böylece "yetkin" padişahlar dönemi kapanmış oldu. Devlet zayıflama sürecine girdi.
Ülkemizde, Çocuk Kalbi adlı eseriyle tanınan İtalyan yazar Edmondo De Amicis, İstanbul ve Türkiye gezilerini anlattığı Costantinopoli adlı eserinde şöyle yazıyor: "İstanbul'da, sokaktaki ağaçların kuraklıktan kurumasını önlemek için bir fakire para verip sulatacak kadar kaçık Müslümanlara bile rastlamak mümkündür."
Orman içlerine kadar villaların inşa edildiği, şehirlerin giderek betonlaştığı bir dönemde, insanın "Keşke yeniden 'kaçık' hale gelsek" diyesi geliyor.
"Bir yapıtı büyükler okur, çocuklar okumaz, okuyamaz diye bir yanılgıya kapılmam ben. Çocukların, gençlerin okuyup anlayamayacağı bir koca yapıt yoktur inancındayım. Genç kafalara ışık daha bir parıltı ile vurur, aydınlık daha arı bir ortam içinde yayılır, gelişir."
Flaubert çizgisinde olup, Stendhalciler üzerine yazmak Azra Erhat ile