Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

in dubio pro reo

in dubio pro reo
@fatuana
Eğitim: Yurtdışı;Yeminli mütercimlik/hukuk
Hukuk-Yeminli Mütercimlik
Yüksek Lisans
ALMANYA
469 okur puanı
Eylül 2017 tarihinde katıldı
Modern, aydınlanmış, teknikleşmiş dünyada böylesi korkunç olaylar olduktan sonra, gerekli ilerlemeyi temsil eden ya da gücünü her şeyi kapsayan bir etki olarak ifade eden bir Tanrı'ya inanmak hâlâ mümkün müdür?
Profil Yayıncılık
Reklam
Immanuel Kant gibi ciddi ve sağduyulu bir düşünür bile savaşın Tanrı'nın amaçlarına hizmet ettiğine yürekten inanabiliyordu. Hiroşima'dan bu yana her savaşın en iyi durumda bile zorunlu bir kötülük olduğunu biliyoruz. Thomas Aquinas gibi kutsal bir teolog bile, tiranlar olmadan kendini din uğruna feda edenler de olmaz diyerek, tiranların Tanrı'ya hizmet ettiğini ciddi olarak savunmuştu. Auschwitz'den buyana böyle bir cümle ancak küfür sayılır..
Profil Yayıncılık
Yaşamda bin ve on bin mutluluk onları bekliyordu! Bunu görmek için Çin'e gitmek gerekir!
Alfa Yayıncılık

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Wang, "Benim," cevabını verdi. "Bir başkası aynı misyonu üzerine almasın diye hayatını elinden almak gibi bir misyonu yüklenen ben! Ben, batmadığını senden önce öğrendim, artık ölmek istemeyeceğin anın geleceğini biliyordum! Eski arkadaşım LaoShen bana yardım etmek istedi. Seni ölümle burun buruna getirip hayatın ne denli değerli olduğunu sana anlatmak istedi. Seni korkunç endişeler içinde bıraktım. Daha beteri, içim kan ağlamasına rağmen, insanlık dışı serüvenlere sürükledim. Ama sonunda emindim, mutluluğun peşinde koşarken sonunda onu aynı yolda bulacaktın!" Kin-Fo, Wang'ın kollarına atıldı; filozof onu hararetle göğsüne bastırıyordu.
Alfa Yayıncılık
Wang'a dönerek bağırdı: "Sen misin? Yoksa gölgen mi? Söyle bana!.." Filozof, "Ta kendisi, dostum,"dedi. "Yaşlı hocanı bağışlayacak mısın? Biraz katı bir felsefe dersi vermek zorunda kaldım; bu sonuncusuydu." Kin-Fo, "Hayret! Bu, sen olmalısın Wang, sen!" diye bağırdı
Alfa Yayıncılık
Reklam
"Siz! Siz! Dostlarım, sevgili dostlarım! Gözlerime inanamıyorum!" Yok hayır! Yanılmıyordu. Filozof Wang'dı bu! Kanton'daki dostları, Yin-Pang, Hual, PaoShen, Tim'di bunlar. İki ay önce, Perles nehrindeki tenezzüh gemisinde onları ağırlamıştı. Gençlik arkadaşları, bekarlık yaşamına veda ederken onun tanıkları! Kin-Fo gerçekten gözlerine inanamıyordu. Kendi evindeydi; Şanghay'da, yameninin yemek salonunda! Wang'a dönerek bağırdı: "Sen misin? Yoksa gölgen mi? Söyle bana!.."
Alfa Yayıncılık
Ciddi bir ses, "Öyle olsun!" dedi. "Mahpusun arzu ettiği şekilde olsun!" Gözlerini kapatan bant birdenbire söküldü. O zaman, Kin-Fo etrafına sabırsız bir bakış attı... Rüyada mıydı? Önünde görkemli bir sofra duruyordu. Sofraya güleçyüzlü beş davetli oturmuş, yemeğe başlamak için bekliyorlardı. İki yer boştu; onlar da sonradan gelecek olan iki davetli için hazırlanmış gibiydi. Kin-Fo heyecan içinde haykırdı: "Siz! Siz! Dostlarım, sevgili dostlarım! Gözlerime inanamıyorum.
Alfa Yayıncılık
Aniden, hapishanesi açıldı. Kollar onu yakaladılar, gözlerine büyük bir bant geçirildi.Dışarıya doğru çekildiğini hissetti. Sımsıkı tutuyorlardı. Birkaç adım atmak zorunda kaldı. Muhafızlar zorla onu durdular. "Artık ölmek zamanı geldiyse," diye haykırdı, "sizden başka şey istemiyorum; gün ışığında ölmeme izin verin! Ölüme bakmaktan korkmayan bir adam gibi!"
Alfa Yayıncılık
Bu uzun kaleler hattını savunan bir şey yoktur; ne toplar ne başka şey. Rus, Tatar, Kırgız, aynı Çin imparatoru gibi elini kolunu sallaya sallaya kapılarından geçebilir. Set artık İmparatorluk'un kuzey sınırını korumaz, hatta o ince Moğol tozuna da engel olamaz;kuzey rüzgarı bazen o tozu başkente kadar getirir.
Alfa Yayıncılık
Birkaç sözcükle Kin-Fo'ya durumu açıkladılar. Genç adam, cesaret ve soğukkanlılığını kaybetmemişti. "Bütün sahte ölüleri denize atalım!" diye haykırdı. Cesur bir fikir, ama uygulaması olanaksız. Zira ambardaki adamlarla Kaptan Yin'in işbirliği buna izin vermezdi.
Alfa Yayıncılık
Reklam
İşin karanlık yönü bu noktaydı. Ancak şu anda bu noktayı aydınlatmak yersizdi.. Belli olan bir şey varsa, Çinliler'in en berbat cinsleri, Taku'dan hareketinden bu yana jonkun içinde bulunuyordu. İçlerinden biri Lao-Shen adını telaffuz etmişti ve Kin-Fo'nun hayatı tehlikedeydi! Aynı gece, 28 Haziran'ı 29'a bağlayan gece, La Centenaire'e iki yüz bin dolara mal olacaktı. Oysa elli dört saat sonra, poliçe yenilenmediğinden müşterinin hak sahiplerine hiçbir şey ödenmeyecekti.
Alfa Yayıncılık
"Bu gece." "Evet, bu gece." "Ay doğmadan önce." "Ya bizimkiler?" "Onlara haber verildi." "Tabutun içinde otuz altı saat, bıktım yahu!" "Ben de!" "Ama Lao-Shen böyle istedi!"
Alfa Yayıncılık
Her boyutta, her biçimde tabut göze çarpıyordu. Kimi yoksul, kimi varsıl tabutlar. Yaşam koşullarının Pasifik'in ötesine sürüklediği bu göçmenlerden bazıları, Kaliforniya altın yataklarında, Nevada ya da Colorado madenlerinde çalışarak zengin olmuşlardı. Ama ne yazık ki bunlar azınlıktı. Ötekiler yoksul gitmişler, yoksul dönmüşlerdi. Fakat hepsi anayurduna dönüyordu. Ölümde eşittiler.
Alfa Yayıncılık
Ambarın her yanı bir anıt mezarın girişi gibi derli topluydu. Fu-Ning'e gidecek olan yetmiş beş tabut kat kat sıralanmıştı. Sıkı sıkıya istiflenmişlerdi; yalpa ve sarsıntı sonucu yerlerinden oynayamazlardı. Jonkun güvenliğini de tehlikeye atamazlardı. İkişer ikişer dizilen tabutların ortasında bir boşluk bırakılmıştı. Bu dar geçit, ambarın ucundan öbür ucuna gidip gelmeyi sağlıyordu. Kapaklar açıldığında ışığa boğuluyor, kapandığında karanlığa gömülüyordu.
Alfa Yayıncılık
. Ölmek, iyi! Kin-Fo'yla ölmek, tamam! Fakat 30 Haziran geceyarısından sonra! Bir milyonu kurtarmak! Craig-Fry'ın tek amacı buydu! Fry-Craig'in tek düşüncesi buydu!
Alfa Yayıncılık
4.299 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.