" Yaşar amca , bizimd Kürtler olarak dilimiz , edebiyatımız , tarihimiz yok mu ? " Diye sormuştu . Yazar elini omuzuna koyarak "Heri" demişti . " Olmaz mi ? Elbette var . Ahmedi Hani , Cigerhun , Feqiye Teyran , hangisini sayayım ."
" O zaman bize niye , sen yoksun diyorlar ? "
Kitaplarını elinden düşürmediği
Kürt kökenli büyük bir yazarın yürüdüğünü görmüş, koşup elini öpmüş ve ona "Yaşar Amca, bizim de Kürtler olarak dilimiz, edebiyatımız, tarihimiz yok mu?"
Yazar elini omuzuna koyarak " Heri!"demişti
Olmaz mı? Elbette var
Ahmed-i Hani, Ciğerhun, Feqiye Teyran, hangisini sayayım."
"O zaman bize niye, sen yoksun diyorlar?"
Ey av û av, ey av û av !
Ma tû bê eşq û muhbetê
Mevc û pêlan davêy belav
Bê sekne û bê rehetê
Ji işqa kê her têy û têy
Heta kengê her bey û bey
Bo min bêje heyranê kêy
Da ez bizanim qissetê
Avê digot, Feqîyê delal
Kes ji min napirse sûal
Kitrek ji bahra alemê
Heta gihame vê demê
(Feqîyê teyran (1590-1660)
Sonra Feqiye Teyran çıkıverir bir divandan. Suya şiirler okur, aşkını dalgalara bırakır ve Dicle onun dizelerden kayıklarını yüzdürür teninde. Kürmanci bir şarkı iner dudaklarımıza, sevgilinin sesi rehin kalır bizde. Sözcüklerin dansını, gönlün denizini ve gözlerin ışığını içimize serper ozan.
okullardaki başarılarım ve biraz da yazarlığa hevesim şurdan geliyordur: Ailemiz küçük çapta bir toprak ağası durumundaydı. Toprak ağalarının mali kaynakları bir nevi aile vakfı gibidir. Atalarım ve babamdan sonra annem aynı ananeyi sürdürdü. Bizde oda dediğimiz bir nevi imaret ve kervansaray bileşimini andıran bir yer vardır. Bu odaya misafir edilen her yolcu, herhangi bir karşılık alınmaksızin gerekli ikram gösterilerek ağırlanırdı. Üstelik para ve eşya alan dengbejler, stranvan ve dervişler sık sık gelirdi. Bunlar, hikaye, destan ve Kürt folklorunun tüm şarkılarını söyler ve çalgılarım icra ederlerdi, llahiciler de yalnız kendilerince günah olmayan erbane defleri ve yanında xalîle dedikleri zilleri çalarak dini metinleri okurlardı. Kürt klasik şairlerinin divanlanndan kasideler söylerlerdi. Şimdi anlıyorum ki, bunların çoğu Melaye Cizîrî ve Feqiye Teyran divanlanlarından alınmaymış. Osmanlılar zamanında ve yeni kurulan Cumhuriyet devrinde Kürtlere yapılan tüm zulüm ve soykırımlar, idamlar ve sürgünlerde yaşanan acı olayları, şairlerin mersiye tarzında dile getirmeleriymiş bunlar.
Ey Dîlbera Gerden Zirav,
Dêm Şûşeye, Tijî Gulav,
Ey Duxtera Bejna Zirav,
Wêran Ezim, Malim Xirab.
Çavan Ku Hiltînî Bi Meste,
Ew Çend Ya Misrî Bi Deste,
Li Kuştina Min Te Bi Qeste,
Wêran Ezim, Malim Xirab
Mah û salan ezdinalim
Şev û roj talibwisalim
Aşiqe bejna şepalim
Kes bi hale min nezan
Aylarca ve yıllarca inlemekteyim
Gece gündüz istemekteyim
Selvi boylunun aşığıyım
Kimse halimi bilmez
-Feqiye Teyran