3) Ferhâd"a zevk-i sûret Mecnûn'a seyr-i sahrâ       Bir râhat içre her kim ancak menem belâda (Ferhât Bîsütun Dağında Şîrîn'in resmini yapmıştı. Onunla zevk içindeydi. Mecnûn sahralarda dolaşıyordu. Bunların her biri rahat ve huzur içinde, belâda olan ancak benim.)
Fuzuli
Fuzuli
" " Gördüğüm o ilk an, sevdiğim o ilk an; birbirimize tutunduk biz... Neyi bulsak, tutunduk ona… Bitmeyen gecelerin kabuslarından; güneşin tabir ettiği güzel bir rüyanın, tomurcuklarına tutunduk… Uzun ömürlü sancılarla defalarca öldük, mahşeri sabahlardaki dirilişimize tutunduk… Hüzünleri indirdik hikayelerin son durağında; çocuksu tebessümlerle ve ışıltılı sabahların büyüsünde, yeniden düşlere tutunduk..! Kalplerimiz masumdu ezeli bir davada; bıçak sırtı bir dengeyle, Aşk’a tutunduk… Sırrımızı kuşanırken, yüreklerimizin güvenirliliğine tutunduk… Görmeden, ama çok inanarak hem de… Cümle değildik, cümlesine nokta koymadık; Aşk’ın sonsuzluluğuna tutunduk… Velhasılı; tutunduk işte..! Yola ve Aşk’a seçildik, edeple yürüdük… Yan yana değil, göz göze tekleşen bir çift yüreğin rahminde; er gibi vulüduna kalbimizi serdik… Ne Leyla ne Mecnun, ne Ferhat ile Şirin, ne Tahir ne de Zühre; ben hepsini bertaht eyledim Yunus’ça ve edeple… Bir gün ardıma dönüp baktığımda, kalbimi göremedim, yerinde yoktu… Ve yaşadığım hiçbir şey ve yazdığım hiçbir şiir, aynı etkiyi bırakmadı bir daha; ruhumda… Aşk imkansızdı, kaderimiz imkansızdı; yan yana olamadık asla bir evin içinde, kalplerimizle bir kitabın içine girebildik hürmetle… İşte o kitap, bu kitaptır… Artık Aşk’ımı ispatlıyorum! Bakma; seni sevmiyorum dediğime, al gözlerini geriye senin olsun... Dilimdedir, hileli oyunun kirli ihtimalleri… Ben; seviyorum be seni!!! Seviyorum… // Yusef Masadow //
Reklam
Hanım hanımcık ol, böyle denecek Leyla'ya. Ve o da öyle olacak. Çöle düşen Mecnun Leyla değil.Leyla ağlamak için bile bahane bulmak zorunda. Ben öyle miyim ya? Şirin'in bahtına düşen, uğruna dağlar delinen olmak olacak, dağları delen değil.Suyu bulmak Ferhat'ın bahtı. Aslı en fazla bir ah, felekleri tutuşursa da. Açılıp kapanan düğme Aslı boyundan ayağa. Yanıp küle dönmek Kerem'in hakkı olacak.
Hatırımdadır... Bir gece gözüme uyku girmemiş; pervanenin, muma şöyle dediğini işitmiştim; "Sevgilim, sana âşığım ben; yanmam sırf senin içindir. Niye ağlıyorsun ki?" Mum titrek nefesiyle cevap verdi; "Ah zavallı âşığım; bir zamanlar ben de bala âşıktım. Zorla ayırdılar benden. Şirin balım benden uzaklaşınca Ferhat gibi ateş başıma çıktı!" Ardından ağlayarak ekledi; "A pervane; meclisi aydınlatan ışığımı bırak da sel gibi boşanıp içimi yakan ateşe bak sen! Kuru dava, boş laf seninkisi; aşk, senin kârın değil ki! Baksana; ne sabrin var, ne de ayakta duracak halin. Sen bir tek aleve bile tahammül edemeden yanmayıp kaçarken, ben varlığimi tüketene kadar ayakta duruyorum. Aşk ateşi senin yalnız kanadını yakarken, beni baştan ayağa yakıp eritiyor." Mum ile pervane böyle karşılıklı konuşadursunlar, gece az ilerlemişti ki birden peri yüzlü bir güzel mumu üfleyip söndürdü. Mum, başından dumanlar çıktığı halde pervaneye bakarak inledi; "Işte aşkın sonu budur. Aşkla yanmayı öğrenmek istiyor musun hâlâ? Ancak sevgilin tarafından söndürüldüğünde bunu anlayacaksın."
Birini sevmek isteyip de sevemiyorsan, onun için dua et ve onun için güzel işler yap. Kalbinin yumuşadığını göreceksin.
Düşünüyorum da aşk sözcüğünü de biraz ek­sik buluyorum şu senlen ben arasındaki ilişkiye. Daha büyük, daha sağlam bu bizimki. Aşk onun içinde sadece bir kısım galiba. Ötesinde aşkla bir­likte, ama yer yer, zaman zaman onu aşan başka duygular, başka esriklikler, başka baş dönmeleri de var bizde. Seni seviyorum ve senin için her şeyim. Beni seviyorsun ve benim için her şeysin. Bir insan için şu kısa hayatta bundan daha büyük ne olabilir ki. Acaba Mecnun Leyla'yı elde edip onunla evlenseydi, Ferhat Şirin'e kavuşsaydı, aradan bu kadar yıl geçtikten sonra bizim birbirimi­ze olduğumuz gibi tutkun olabilir miydi? Yangın olabilir miydi? Sen ne dersin buna?
Sayfa 34 - Can Yayınları
Reklam
649 öğeden 551 ile 560 arasındakiler gösteriliyor.