Bunaldım :(
Raci ve Aynalı Baba ile birçok tasavvufi konuyu ele alan roman ilk felsefi ve sürrealist romanımız olarak kabul ediliyormuş. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarından okudum. Günümüz Türkçesi fazla sadeydi. Eseri yazıldığı dönemdeki haliyle okumak istiyorsanız bu yayını tercih etmemelisiniz.
Eser hakkındaki fikirlerime değinecek olursam, ilk olarak ne kadar bunaldığımdan söz edeceğim. Evet, bu bir tasavvufi aynı zamanda felsefi roman fakat mesele tam da bu, tasavvuf felsefesi... Hayata, insana, ruha dair söylenenlerin tümü bu eksende.
Raci'nin yaptığı ruhani seyahatler ilk sayfalarda oldukça eğlenceli geldi çünkü seyahatler beynelmileldi. Çeşitli toplumlarda bulundu, kah bir hükümdar kah bir kurtarıcı rolündeydi. Eser sadece Raci'nin bu topluluklara, coğrafyalara yaptığı manevi yolculuklardan ibaret değildi. Arada durup Aynalı Babanın o pek hikmetli(!) sözlerini de okumak gerekiyordu. Yine de Raci'nin dünyanın en önemli düşünürleri ile bir araya gelip yaptığı yolculukları ve sohbetleri sürükleyiciydi.
k:121619 
Filibeli Ahmed Hilmi
Okur Takip Önerileri
Yoruldum :(
Hayy bin Yakzan aynı adla İbni Sina ve İbni Tufeyl tarafından kaleme alınmıştır. İbni Sinan'ı Hayy bin Yakzan'ı kısa, çok sayıda tasavvufi ve hikmet ögeleri barındıran bir öyküdür.
İbni Tufeyl'e ait Hayy bin Yakzan'ı ise daha uzun bir maceradır. Issız bir adada dünyaya gelen ve bir ceylan tarafından büyütülen bir adamın dünyayı, yaşamı ve Tanrıyı anlamlandırma süreci konu edinilmiştir.
Eserin dünya edebiyatına yön veren bir tarafı da vardır. Robinsonad romanların başlangıcı olduğu kabul edilir.
Tasavvufa ya da dine ilginiz varsa severek okuyabilirsiniz fakat benim gibi özellikle tasavvufu sevmeyen biriyseniz sizi biraz zorlayacaktır. Yine de İbni Tufeyl'in eserindeki sürükleyicilik ve sürecin daha gerçekçi işlenmesi bu macerayı sevmenizi sağlayabilir.
Hayy Bin Yakzan 
İbn Tufeyl
Yaşar Kemal ile tanışmak için biraz geç kaldım. Ne diyelim geç olsun güç olmasın. Yılanı Öldürseler, bir başkaldırı ve bir kabullenişin öyküsü. Anadolu köylüsünün cehaletine, yargılarına direnen bir başka Anadolulu küçük Hasan'ın ve onun güzeller güzeli annesi Esme'nin öyküsü... Tecavüz, iftira, dedikodu, cinayet her şey bir yana kadının yalnızca iki bacağının arasına sıkıştırılan "namus" bir yana. Bu konuda çok düşünen ve belli değer yargılarına sahip insanlar için Esme'nin öyküsü rahatsız edici olabilir fakat rahatsız edici olduğu kadar gerçek de. Bugün bile bu topraklarda benzer hikayeleri yaşayan kadınlar var.
Yaşar Kemal'in kalemi hakkında konuşmak haddime değildir herhalde. Zaten henüz onu anlayacak noktada da değilim. Fakat Hasan'ın çocukluk hislerini öyle güzel kaleme almış ki ben 9 yaşıma döndüm. Eserde ilgimi çeken en önemli unsur buydu, hislerin ve durumların betimlenişi. Kâh iftiracı, vurdumduymaz köylülerden oluyorsunuz; kâh küçük Hasan, bazen Esme bazen ise Abbas...
Bu toprakları bu kadar başarılı anlatan bir şeyi okumak istiyorsanız Yılanı Öldürseler listenizde bulunmalı.
Yılanı Öldürseler 
Yaşar Kemal
Burgazada
Yazarın Ada'da geçen öykülerinden oluşan eser. Burgazada'nın benim için ayrı bir yeri ve önemi vardır. Tabii Sait Faik için yeri ve önemi tartışılmaz. Ben bu kitabı bir dönem kıymet verdiğim birine tam da yerinde Burgaz'da armağan etmiştim. Şimdi okumuş mudur bilmem ama ben okurken sıklıkla onu ve Ada'yı anımsadım.
Saat Faik'i bilirsiniz. Ada'yı da insanları da kuşları da balıkları da sever. Okudukça siz de seveceksiniz. Kenar mahallenin birinde oturuyorum, Sait Faik kadar yaşama sevincim ve arzum olmamalı herhalde ama yine de o, öyküleriyle bana aynı arzuyu ve sevinci yaşatıyor...
Son Kuşlar 
Sait Faik Abasıyanık
Sophokles'in önemli tragedyalarındandır Antigone. Kral Oedipus'un kızlarından Antigone'nin trajik sonunu konu edinir. Tragedya türünde genel olarak karşılaştığımız toplu ölüm bu eserde de kendini gösterir.
Kral Oedipus öldüğünde yerine oğlu Eteokles tahta geçer. Dönüşümlü olarak tahta çıkmak konusunda kardeşi Polyneiks ile anlaşmışlardır fakat Eteokles bu anlaşmaya riayet etmez. Bu durum sonucunda Polyneiks isyan eder ve Thebai'ye saldırır. İki erkek kardeş birbirlerini öldürürler. Tahta ise dayıları Kreon geçer. Kreon Polyneiks'i hain ilan eder ve onun bir cenaze töreni olmayacağını, onu gömmeye kalkan biri olursa onun da ölümle cezalandırılacağını duyurur. Bu emre rağmen abisini gömen Antigone'yi ise hazin bir son beklemektedir.
Antigone 
Sophokles
Bilimler ve Sanatlar Üstüne SöylevJean-Jacques Rousseau · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20191,603 okunma
Füruzan
Arkadaşım bana bu kitabı hediye etmeden önce yazarın isminin bile duymamıştım. Daha önce onun öyküleriyle karşılaşmadığım için kendimi çok şanssız hissettim. Yalın bir Türkçeyle kaleme alınmış her biri bu yurdun farklı köşelerinden, farklı yaş gruplarından kadınların, bazen erkeklerin öyküleri. Dili öyle sade ve üslup o kadar samimi ki... Bazı sesler ve dokular vardır. Kadife gibi ya da başka şekilde ama yumuşak, insana huzur veren. İşte Füruzan'ın öyküleri tam olarak böyle. Hikayeler asla hüzünsüz değil eğer öyle olsaydı ağlamazdım herhalde :) ama acıları tatlı tatlı işlemeyi ve insanın ruhuna dokundurarak geçmeyi başarmış yazar. Daha nasıl anlatabilirim bilmiyorum kesinlikle tavsiye ediyorum. Bence herkes Füruzan'ın öyküleriyle tanışmalı :'))
Parasız Yatılı 
Füruzan
Gecikmeli Ankara treni
Zebercet bir Anadolu kentinde otel işleten bir adamdır. Bütün gün otelde oturur, gelen müşterileri deftere kaydeder, anahtarlarını verir, akşamları da yatağa girmeden önce ayaklarını yıkar. Çelimsiz bir adamdır ve ruhu da bedeni gibi zayıftır. Sanki dünyaya yaşamaya değil de zaman geçirmeye gelmiştir. Bir perşembe gecesi gecikmeli Ankara treni ile gelen kadın bu zavallı adamın hayatını derinden etkiler.
Yusuf Atılgan'ın hayatını İstanbul'da geçirdiği dönemde kaleme aldığı eser kanımca bir başyapıt. Eseri bu kadar önemli kılan da yukarıda bahsettiğim ana karakter. Öyle sıkışmış ve gerçekten öyle zavallı ki Zebercet olmadığınıza şükrediyorsunuz :D Gerçi herkes biraz Zebercet galiba :)
Teknik, dil, zaman, mekan, kurgu fikrimce hepsi muazzamdı. Yer yer Anayurt Oteli'ni işleten Zebercet oldum yer yer temizlikçi kadın. Bazen kendimi gelen misafirlerden biri olarak hayal ettim acaba Zebercet hakkında ne düşünürdüm?
Dış ve iç mekan betimlemeleri de gayet iyiydi. Ben de Zebercet ile birlikte o küçük Anadolu kentinin sokaklarında yürüdüm ve Anayurt Oteli'nin içinde sıkışıp kaldım.
Kitabı okuduktan sonra bir şeylerin sizde kalmayacağı ya da bir şeylerin aynı kalmayacağı düşüncesindeyim. Benim ilk sorum "Zebercet olmamak için ne yapmalı?" olmuştu.
Psikanalize ya da psikolojiye ilgi duyanlar kesinlikle Zebercet karakterini analiz etmeye bayılacaktır zira Yusuf Atılgan çok sayıda malzeme vermiş elimize. Tavsiyem kitabı okuduktan sonra filmini de izlemeniz. Filmde Zebercet karakterini canlandıran oyuncunun performansını, mekan seçimini çok beğendim. Sahneler de kitaptakine uygun bir biçimde seyirciye sunulmuştu.
Anayurt Oteli 
Yusuf Atılgan
Uyumsuz
Albert Camus'un 14 denemeden oluşan eseri. Ana konu felsefenin en büyük sorunu olan intihar. Doğrusu "neden yaşıyorum?" sorusu. Neden şuracıkta canımıza kıymıyoruz? Yaşam bu kadar zor ve anlamsızken onu sonlandırmıyoruz? Bu soruya cevap vermekten çok "uyumsuz" insanın hayat karşısındaki tutumuna, intihar düşüncesinin niçin bir başkaldırı olmadığına ve tabii yaşamın absürtlüğüne değinmiştir yazar. Tanrıların bir kayayı sonsuza dek bir dağa çıkarmaya mahkum ettiği Sisifos ekseninde insanı ve yaşamı ele almıştır son denemesinde. Öyle bir çırpıda okunup kıyıya atılacak kitaplardan olmadığını belirtmeliyim. Anlamak ve çıkarımlar yapmak için okuma süresini uzatmalısınız. Soyut düşünme yeteneğimin zayıflığı nedeniyle bazı kavramlar beni oldukça zorladı. Absürdizmi ve Albert Camus'u tanımak ve anlamak adına son derece önemli bir eser.
Sisifos Söyleni 
Albert Camus
narsizim
Ferud'un mektuplarından doğan bir konunun 1913'te makaleye dönüştürülmesiyle ortaya çıkmış bir eserdir. Psikanaliz bilginiz yeterli düzeyde değilse işe Freud daha iyi tanımakla başlayın derim. Zira ben öyle yapacağım. 70 sayfalık bu kısacık kitapta bile (yaklaşık 35 sayfası Freud'un hayatı ve çalışmaları üzerine) çok sayıda terim kullanılmış ve hepsini akılda tutmak oldukça meşakkatli. Üzerinde durulan kavramlar üzerine bir ön araştırma yapmanın faydalı olacağı kanaatindeyim. Libidinal gelişim, anaklitilk bağlanma tipi, obje libido, transfer nevrozları aklımda kalan terim ve kavram adlarıydı.
Narsisizm Üzerine 
Sigmund Freud
Beş Şehir
Başlamadan önce fikir sahibi olmadığım bir eserdi. Beklediğim gibi sıradan gezi yazıları tadında değildi ve yazar yer yer hayatını da konu ediniyordu.
En sevdiğim bölüm hiç kuşkusuz İstanbul bölümüydü. Eğer hala devam ediyorsa İstanbul bölümünü (özellikle mimari ve mahalle kültürü üzerine eleştirilerinin olduğu kısmını) okuduktan sonra Bomontiada'daki "Aynı Rüyanın İçinde" adlı fotoğraf sergisini gezmenizi tavsiye ederim.
Konya şehrini anlatırken yaptığı çok sayıdaki tarihi gönderme kitaba odaklanmamı maalesef güçleştirdi. Tarihi göndermeler ve bilgilendirmeler genel olarak fazlaydı. Tarih bilgi birikiminin azlığı ve konuya alakasızlığım nedeniyle yer yer epey zorlandığımı itiraf etmeliyim.
İstanbul'a diğer şehirlere nazaran daha fazla değinmişti ve akıcılık çok daha iyi düzeydedi.
Kısaca edebiyatımızın en güçlü kalemlerinden biri olan Ahmet Hamdi'nin önemli eserlerinden biri ve kesinlikle tavsiye ederim. Keşke hepimizin fırsatı olsa ve o günün beş şehri ile bugünün beş şehrini karşılaştırabilsek.
:2047 
Ahmet Hamdi Tanpınar
İslamdan Dönen Topluluklar ve Yalancı Peygamberler Üzerine
Eser, peygamberin ölümü ile birlikte İslamiyet'i terk eden kabileler ve peygamber henüz hayatta iken dahi peygamberliğini ilan eden kişileri konu ediniyor. Dönemin siyasi ve toplumsal yapısına da kısaca değinilen eserde dört yalancı peygamber ve etkileri anlatılıyor. Bu dört yalancı peygamberden bazısı henüz Hz. Muhammet ölmeden peygamberliğini ilan ederken bazısı da onun ölümünü bir fırsat biliyor. Bahriye Üçok, Türk ilahiyat tarihindeki önemli isimlerdendir. Eser daha çok ders kitabı tadında da olsa döneme ait bilgilerinizi arttırmanız adına tavsiye ederim. 
Bahriye Üçok 
İslamdan Dönenler ve Yalancı Peygamberler
