Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Fikret Erdeniz

Fikret Erdeniz
@fikreterdeniz
İngilizce Öğretmeni
Yüksek Lisans
İstanbul
İstanbul
25 okur puanı
Ocak 2017 tarihinde katıldı
"Üşürsem üstümü ört. Hikayeni anlat ben uykuya dalana kadar. Yine de dikkatli ol. Dikkatli ol. Bulaşıcıdır bazı kabuslar. Diyarbakır,dayım. Gözlerin şehrindeyim. Kırgınlığını ve utancını gizleyemeyen bakışlarla dolaşıyorum. Kürtçe türküler söylüyorum, Türkçe türküler söylüyorum, kuş dili türküler söylüyorum. Sessizliğin oyununu oynuyorum. Neler oluyor diye sorabileceğim tek arkadaşım Orhan,ı arıyorum.........; 'Dalgalar çok hızlı çarpıyor İstanbul,da Umay, sadece kuru kemik sesleri duyuyorum. Birbirlerine çarpıp çarpıp duruyor.'"
Sayfa 34 - Altıkırkbeş YayınKitabı okudu
Reklam
İstanbul'a göçün iyice ivmelendiği, kimin "yerli" kimin "yabancı" olduğunun pek öneminin kalmadığı bir zamanda yazarın dikkate değer tespitinin olduğu alıntıdır: "İstanbul'un özellikle fakir ve kuytu semtlerinde halkın dinsel efsaneler, hurafeler, dilekler ve adaklarla karışık garip bir mistiği var. Daha çok kadınların dünyasında genişleyip şekillenen bu mistiği katı, batıcı hatta haris bir fanatizme dönüştürenler İstanbul'un yerli halkından çok, taşradan geçinme hattâ para yapma yırtıcılığı ile gelmiş olanlar. Duru İstanbul Türkçesi konuşanlarda masallara bürünmüş, renkli ama uysal bir mistiklikle karşılaşıyorsunuz. Katı ve hoşgörüsüz, ters bakışlı fanatiklerin ise dili çokcası dışarılıklıya çalıyor."
Sayfa 47 - Yapı Kredi Yayınları, 1998Kitabı okudu
İnanç aşk gibidir...
"İnanç aşk gibidir; zora gelmez. Bu yüzden devlet önlemleriyle onu bir yere sokmaya ya da orada yerleştirmeye kalkmak tehlikeli bir iştir. Çünkü nasıl ki aşkı zorlama çabası nefreti doğurursa, inancı zorla (benimsetme) girişimi de tam bir inançsızlıkla sonuçlanır. İnanç eğer teşvik edilmek isteniyorsa bu ancak dolaylı ve dolayısıyla önceden gereğince yapılan hazırlıklarla olabilir. Bu hazırlığın en başta gelen unsuru, içinde gelişip boy atacağı verimli bir toprağın önceden hazırlanmasıdır; böyle bir toprak cehalettir." -Parerga und Paralipomena, Bd. II: Kap. XV: Über Religion. 1851
Sayfa 150 - Say Yayınları, 2009Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Schopenhauer'in doğu dinlerinden etkilendiğinin işaretlerinden biri olan ve doğu dinlerinin hayvanlara karşı olan merhametli tutumunu vurguladığı alıntıdır: "Buradaki kusur hayvanları insanların kullanımı için imal edilmiş bir eşya olarak gören Yahudi görüşünden kaynaklanmaktadır. Fakat ne yazık ki Hırıstiyanlığa geçtiği için bunun sonuçları bugün bile hissedilmektedir. Tam bu sebepten ötürü bu dinin en mükemmel ahlaka sahip olduğuna inanmaktan vazgeçmeliyiz. Buyruklarını insanlarla sınırlayıp, bütün hayvan dünyasını her türlü haktan mahrum bırkatığı için o gerçekten ciddi ve tek bir kusurla maluldür. Bu yüzden çoğu zaman hayvanlardan daha da vahşi olan kaba ve duyarsız kalabalıklardan onları korumak için dinin yerini kolluk gücü almalıdır; ve bu yeterli olmadığı için hayvanları koruma cemiyeteri bugün bütün Avrupa'da ve Amerik'da hızla yayılmaktadır. Buna karşılık sünnetsiz Asya'da böyle bir koruma dünyadaki en lüzumsuz şey olacaktır; çünkü orada din hayvanlara yeterli korumayı sağlar ve hatta onların yararına yapılacak hayırseverlikleri teşvik eder."
Sayfa 116 - Say Yayınları, 2009Kitabı okudu
"Hıristiyanlığın ... izah edilemeyecek bir diğer temel kusuru -ki hazin sonuçları her geçen gün kendisini göstermektedir- insanı, her şeye karşın özünde mensup olduğu, hayvanlar âleminden en gayritabii biçimde koparmış olmasıdır. Hıristiyanlık insanı kendi başına kabul etmeye çalışır ve hayvanları kesin biçimde eşya olarak görür..."
Sayfa 114 - Say Yayınları, 2009Kitabı okudu
Reklam
Önün güney. Alabildiğine deniz. Solun doğu. Sağın batı. Güneş iyice yatmış, ama bir türlü batmıyor. Boğazında kimbilir ne zamandır öylece duran, nefes alıp vermeni, konuşmanı zorlaştıran düğümün sebebi ise kuzey. Arkanda bıraktığın dünyaya kulak verirsin... Çığlıklar, cırtlak renkler, sirenler, korna sesleri, bitmez bir keşmekeş. Nazlar, kaprisler, ikiyüzlülükler; anlaşılmaz insan ilişkileri. Arabalar, ofisler, okullar.
Sayfa 77 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Taşlıkburnu fenerine giderken
Denize sırtını çevirirsen, üç bir yanında dağlara doğru yükselen bu toprakların her bir karışı için bitkilerin itiştiklerini fark edersin. Ama hepsi de büyür; çünkü herkese yetecek su, güneş ve yalnızlık vardır bu saklı dünyada. Kıyıda denizkamlumbağaları görürsün sonra. Başka kıyılara doğru yola çıkmadan önce dinleniyor olacaklar kabuklarını ısıtan güneş altında. Yanlarından geçen turuncu motosiklete aldırmayacaklar...
Sayfa 74 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Deniz fenerleri çıkardıklara seslere göre gruplara ayrılabilirler. Sise yabancı bölgelerde sessiz fenerler bulunur. Diyafonlu fenerler sıkıştırılmış havayla çalışıp alçak tonda bir sedayla başlayan hüzünlü bir ses çıkarır. Sis düdükleri, sirenler, kamış düdükleri, çanlar ve gonglar... Bazıları havada asılı kalır, bazılarını su yutar, kimileri işe yarar, kimileri yaramaz. Bazılarıysa emekli olduktan yıllar sonra bile bekçilerinin kafasının içinde yankılanır. Öyleki torunu kulağını dedesininkine dayasa bu sesi duyabilir.
Sayfa 10 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu