-Benim de bir dinim var, diye karşılık verdi eczacı. Kendi dinim var. Hatta ben daha dindarım onlardan. Onların o gülünç törenleri, hokkabazlıkları yoktur benim dinimde! Ama, Tanrı'ya taparım! Yüce Varlık'a, yurttaşlık ve babalık görevlerimizi yerine getirmemiz için bizi dünyaya getiren bir yaratıcıya inanırım. Nedir, nasıldır, bunun önemi yok! Ama kiliseye gitmeye, gümüş tepsiler öpmeye, bizden daha iyi beslenen bir sürü soytarının ensesini kalınlaştırmaya gelince, bunda yokum! Çünkü insan, Tanrısına saygısını bir koruda, bir tarlada, hatta eskisi gibi, gökyüzünü seyrederek sunabilir. Benim Tanrım, Sokrates'in, Franklin'in, Voltaire'in, Berange'nin Tanrısı'dır! Ben Savua Papazı'nım Amentüsü'nden ve 89'un ölümsüz ilkelerinden yanayım. Bastonu elinde, çiçek bahçesinde dolaşan bir Tanrı adamının, dostlarını balina balıklarının karnına yerleştirmesini, bir çığlık koparıp ölmesini, üç gün sonra da dirilmesini kabul edemem. Baştan başa saçma, üstelik de bütün fizik kurallarına aykırı şeyler bunlar. Bu da bize papazların yüz kızartıcı bir bilgisizlik içinde çürüdüklerini gösterir. İşin kötüsü, kendileriyle birlikte halkı da batırmak istiyorlar bu bilgisizliğe.
Madam Bovary/Gustave Flaubert - İskele Yayıncılık (syf. 76-77)