"Hepimizinki günübirlik hayatlar; hatırlayanın, hatırlanandan farkı yok. Hepsi geçici. Hem anılar hem de onların nesnesi. Her şeyi unutmuş olacağın günler kapıda, her şeyin seni unutacağı günler yakın."
-Spoiler İçermez-
Bir kitabın Dostoyevski'ye ait olduğunu gösteren emareler nelerdir;
•Karakterler ya fakir ya da ruhen hastadır
•Kitabın alt metni derin psikolojik konular barındırır
•Ana karakter herkesten çok kendiyle konuşur, iç seslendirme tekniğine bol bol başvurulur
•Ana karakterin kendiyle ilgili bitmez tükenmez bir kavgası vardır,
Canlı cenaze gibi dolaşmaktan vazgeç. Korku, derin katmanlı, şiddetli bir duygudur. Sinsidir ve hepimizin içinde bize işkence eden kendi şeytanımız yaşar...
Vesvese nedir? Ne değildir? Psikiyatrik hastalık mıdır? Hastalık mıdır? İman göstergesi midir? Merak edilen ve klinik pratiğimde de çok karıştırıldığını gördüğüm şeyleri örneklerle ve delillerle açıklamaya çalışacağım.
Tevfik Allah'tan, hatalar bendendir.
Bismillah.
Vesvese, kelime anlamı fısıltı. Kuran'daki kullanımıyla şeytanın veya nefsin
Hepimiz hata yapıyoruz ama pişman olmak için hiçbir zaman geç değildir. Bağışlanır mıyız, orası bizim gücümüzü aşan başka bir konu. Ne var ki hiçbir ceza yapılan haksızlığı geri alamaz.
"Yaşadığını yeniden fark et artık. Canlı cenaze gibi
dolaşmaktan vazgeç. Çünkü sen böyle bir şey olup çıktın. Biliyorum, korku, derin katmanlı, şiddetli bir duygudur. Sinsidir ve hepimizin içinde bize işkence eden kendi şeytanımız yaşar. Ben, yakında ruhsuz bir kılıf olmaktan korkuyorum, seninse bu travmayı hiç aşamamaktan korktuğunu varsayıyorum. Ama sana bir şey, aslında çoktandır bilmen gereken bir şey açıklamak istiyorum, Mark. Korkunun bir evi vardır." Parmağıyla şakağına dokundu. "Burada, yukarıda. Ve burası aynı zamanda onun karşısına dikilebileceğimiz tek yer. Zamanımız kısıtlı, Mark ve bu zamanı korkuyla geçirmemiz savurganlık olur."
Canlı cenaze gibi dolaşmaktan vazgeç.
Korku, derin katmanlı, şiddetli bir duygudur .
Sinsidir ve hepimizin içinde bize işkence eden kendi şeytanımız yaşar...
“Ne yazık ki insanların çoğu yaşamlarının değerini ancak sona yaklaşırken anlarlar. Ivır zıvır yüzünden yakınıp dururlar. Her zaman mutsuzdurlar. Refah peşinde koşar, doymak bilmezler. Ceplerini şişirdikten sonra da başkaları yaşamdan daha çok şey koparmayı başardı diye sızlanırlar. Gerçek değerleri göremezler. Yaşanan her gün bir armağandır ancak bunu fark edebilenler sayılıdır. Fark edemedikleri için mutluluklarını ayaklarının altına alıp çiğnerler.