İnsan ilişkilerindeki samimiyetsizliği, iğrençliği, iki yüzlülüğü, kalitesizliği, bayağılığı gördükçe bir yerden sonra herhangi bir insanla sağlıklı bir iletişim kurmak imkansız hale geliyor. Daha doğrusu hiç kimseyle konuşmaya değmezmiş gibi gelmeye başlıyor. Aslında sabaha kadar konuşmak istesem de konuşmaya değer birini bulamıyorum. Bu da, öz saygısı gelişmemiş, herkesle anlaşabilir olanlarca, kibir olarak algılanıyor. Acaba yanlış mı anlaşıldım tereddütlerini çoktan aştım artık. Kimin ne düşündüğünün ne kıymeti var? Kimin ne kıymeti var? Çevremdeki herkes aslında belli şartların bir araya gelmesinden dolayı meydana gelen kalabalıklardan ibaret değil mi? Benim tek derdim, bu kalabalıklar içinde, birbirimiz arasında üstünlük kurma çabası gibi alt reflekslerin barınmayacağı arkadaşlıklara sahip olmak. Sözümü söyleyebileceğim insanlarla tanışmak. Ama ne zaman bunun için bir çaba sarf etsem, yine kendimle baş başa kalıyorum. Üzgünüm, mutsuzum, aksiyim, çekilmezim, iticiyim, kalp kırıcıyım, ötekiyim. Çünkü benim çaresizliğim, bu büyük dünyada yalnız başıma olmaklığımdır.