Bir erken rüyayım samanyolunun salıncağında
Çocuk avuçlarımda ter içinde bir akşam
Elma korkularından bir baş dönmesi gökyüzünde
Yıldızlar ışıktan değilde buluttan yapılmış
Bahçe bir yara kabuğu gibi ıssız soğuk
Annem avludaki kuyudan tanrıya bakıyor
Tanrı bizim evimizi nasıl görecek bu uzaklıktan
Annem tanrıyı görüyor.
…
Puhu kuşları babamın son sigarasını bekliyor
Puhu kuşlarının şarkısından başka mutluluğu yok babamın
Arada bir kamyon geçiyor yıldızların içinden
Bir üzüm kağnısı ballı güneşli salkımların kokusuyla
Gamze’li uykularımıza sabahları getiriyor.
“Düşünsene Katherine… Homeros da bir zamanlar bebekti. Gamzeli yanakları olan ve kocaman gözleri ışıl ışıl parlayan bir bebek… Tabi o zamanlar kör değildi.”
“Annesinin bir gün onun meşhur Homeros olacağını bilmemesi ne acı,” dedi Katherine.
“Fakat iyi ki Judas’ın annesi onun bir gün meşhur Judas olacağını bilmiyordu. Umarım asla da öğrenmemiştir.”
Sadece adı gül. Yoksa adından yüzüne saçılmış bir güzellik mi bu kokuyu yayıyor. Hani böyle konuştukça hafif pembeleşen gamzeli yanaklarından. Sanki ağır ağır açılan bir gonca. Yoksa goncaya benzeyen dudaklarından