Ordulu ; Tuzlu Olmuş demez Çor olmuş der
Ordulu : Uyuşuk demez Sömelek der
Ordulu : Kaybettim demez Yitüdüm der
Ordulu : Böbrek demez Boorek der
Ordulu : Evet demez Helbet der
Ordulu : Şekilsiz demez Gılıksız der
Ordulu : Koş demez Yeriş der
Ordulu : Yukarı demez Oharı der
Ordulu : Elbisemi giyim demez Eenimi giyim der
Ordulu : Sus konuşma
İbrahim Aşki Tanık tarafından, Muhyiddin İbn Arabi’nin ünlü eseri Füfuhatı Mekkiyye’sinin Tasavvuf bahsinin çevirisidir. (Cilt 2 Bab 154)
Kitapta ayrıca bulabileceğiniz çeviler,
Marifet Makamı 177. Bab
Ahlak Makamı ve Esrarı - Cild 2 Bab 149
Hikmet ve Hükema - Bab 126
İlahi Esmaa El-Hakim - Cild 4, Sahife 257
Akl-ı Ekber - Cild 2 Sahife 87
Fikir ve Esrarı – Bab 144
Tefekkürü Terketmek– Bab 145
Huzur - Bab 255
Gaybet: Gaiplik – Bab 244
Bir nevi içindekileri yazmış oldum.
Tasavvuf MakamıMuhyiddin İbn Arabi · Kırkambar Kitaplığı · 20068 okunma
Kişinin hayzidir ağzında gaybet
Ki gaybet söyleyen bulmaya rahmet
(kişinin ağzındaki dedikodu kadının hayiz hali gibidir. Gıybet eden kişiler Allah'in rahmetini bulamaz)
- "... Kendini kaybetme, kendinden geçme gibi anlamları vardır. Tasavvuf jargonunda Hakk’tan gelen feyz ve tecellînin çokluğu ve kuvveti sebebiyle sâlikin yaptığını fark edemeyecek şekilde kendini kaybetmesidir.
Duyguların kalbe gelen feyz ve ilham ile meşgul olması sebebiyle başka şeylere ait bilgilerin ve şuurun kalpten kaybolması hâlidir. Sufiler gaybetten kastın, Allah’tan başka her şeyden ilgiyi kesmek olduğunu söylerler..."
(Ahmed Sadreddin, Sûfilerin hâlleri, dunyabizim.com)
Cenab-ı Hakkın mârifeti de son derece açık ve aydınlıktır. "Ez-Zâhir" O dur. Gönüller onu bulmağa tahammül edemezler. İşte akıl ve hayale gelmeyen ne kadar mahluk varsa hepsi de O' nun kudret ve celâliyle perdelenmiştir. O, her an zâhirdir. Fakat kulda onu kendi imkanları ile müşahede imkanı yoktur.
Bu şuna benzer: Hiç bir ışık güneşten daha parlak değildir. Ve hiç bir ışık yoktur ki, ondan ışık alıp onunla zâhir olmasın. Fakat güneş belirli bir zaman batmasa yahud eşyanın gölgesi yerine düşmese idi kimse yeryüzünde bir ışığın olduğunu bilmeyecekti. Bunu bilenler de bilmeyenlere anlatmak için bunun zıddını düşünüp misâl getirerek anlatmaya çalışacaklardı.
İşte Cenab-ı Hak için -hâşâ- bir an için gaybet ve adem mümkün olsa idi yer, gök o anda mahvolurdu. İşte her şey onun varlığına şehâdette bir Sıfat üzeredir. Hülâsa nur, nuruyla gizlenmiştir.