Daha iyi olabilirdi belkide. Beklediğimin bi tık altında bir anlatıma sahip, üslup güzel fakat çok fazla gereksiz cümle sarfedildiğini düşünüyorum. Bir şeyleri anlatmak istediğimizde bunu cümle kalabalığı oluşturmadan net ifadelerle iletmemiz gerektiğini düşünenlerdenim. Ve kitapta maalesef bu hataya çok sık rastladım. Ama genel olarak kitapta geçen hikayeyi beğendim ve keyifle okudum. ;)
Sizede keyifli okumalar diliyorum. Geceniz güzel geçsin.
bir kıvılcım, ufacık bir kıvılcım bazen ansızın bu suskun, cansız kalabalığı içten parçalıyor birbirine düşürüyordu erkekler,
birbirinin gırtlağına bıçak saplıyor
kandan bir yatağın ortasında buluğa ermemiş kızlarla yatıyordu onlar,
kendi vahşetlerine gömülmüştü ve ürkütücü günahkarlık duygusu kör ve budala ruhlarını felç etmişti
idam törenlerinde daima urgan mahkumun gözlerini basınçla yuvalarından fırlattığı anda onlar kendilerine dönerdi yorgun ve yaşlı sinirleri şehvetli bir imgeyle sancırdı
ama meydanların dört bir yanında fıskıyelerden dökülen sulara dalıp gitmiş
bu küçük caniler görülürdü her zaman belki hala sönük gözlerinde, donukluğun derinlerinde
su sesindeki saflığa inanmak isteyen yarı canlı, kırık dökük bir şey cansız bir kımıldanış
vardı belki fakat ne sonsuz bir boşluk ...
güneş ölmüştü ve yüreklerden havalanıp uçan o kederli güvercinin adının iman olduğunu bilmiyordu kimse ah,
ey tutuklu ses umutsuzluğun heybeti bu lanetli gecenin hiçbir yerinden ışığa doğru bir tünel kazamayacak mı?
ah ey tutuklu ses ey seslerin en sonuncusu ...
Sevgilimsin,
Kim olduğunu düşünmeye vaktin yok, yapacak
işleri düşünmekten
Kalabalığın içinde kalabalıktan biri
Gecenin içinde bir yıldız, yitip gitmiş çocukluk gibi
Sevgilimsin, ak dişlerini öpüyorum, aralarında bir mısra gizli
Dün geceki tamamlanmamış sevişmeden
Sevgilimsin, boğuk aşkım, kanayan gençliğim
Uçuruyorum seni çocukluğuna doğru
Kanatların yorulur, ter içinde kalıyorsun
Gece yanıbaşımda bağırarak uyanıyorsun
Her sabah el sallıyorum metalle karışmana
Sevgilimsin, arasıra bir kağıt koyup erteliyoruz aşkı
Otobüslerde ve trende kaçamak yaşanan
Ve bedenlerimiz kana kana kanayamadan yan yana
"yatak ve yorganın kuru yalnızlığında,
ve aklın dar yalnızlığında.
şehrin ve her şeyin,
ve kalabalığın yorgunluğunda.
saçların ve parmakların,
ve gözlerin ve gecenin bu bulanık çağında,
ve aynaların sığ görünümünde,
bunalıyorum..."
~
Şu dar odanın katı yalnızlığında
Ve her şeyin çıplaklığında,
Durup bir pencereyi deniyorum
Gizliliğin dışına çıkıyorum,
Araçların
İnsanların
Şehrin ve meydanların ve kalabalığın ve herşeyin.
İçimde yalnız ve yapraksız
Bir kavak ağacı büyüyor - Çıplak ve göğe doğru -
Ama küskün ama yalnız ama yapraksız ve uzun
Bir ağlama duvarı bu.
Yatak ve yorganın kuru yalnızlığında
Ve aklın dar yalnızlığında
Şehrin ve herşeyin
Ve kalabalığın yorgunluğunda
Saçların ve parmakların
Ve gözlerin ve gecenin bu bulanık çağında
Ve aynaların sığ görünümünde
Bunalıyorum.
~