Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnsanlar yanımızdan geçti gitti, yüzlerine dahi bakmadık. Ağıt sırası gelince ayıp olmasın diye insan içinde insanlık yaptık...
Veda
Artık 9 mayıs geldi ve geçti, yaralarımızı kapatma vakti geldi. Son kez bunu söyliyorum, seni çok seviyorum. Biliyorum affetmiceksin beni, nolursun son kez sarsam seni, tüm düşüncelerim kayıp gitti, biliyorum artık bitti. Zaman su gibi aktı, bütün acılar canımı yaktı, sana bundan bahsetmeliyim, artık ben sensiz bir gemideyim. Vedalar canımızı yakar, kalbimizin oradan kan akar, gözlerimiz birbirine bakar, İşte bu kadar. 09/05/23
su
su
[geçen sene bu zamanlar yazmış olduğum şiir :) şarkıyı dinlerken, karaladım bir kaç satır. İnşaAllah beyenirsiniz 🌷] youtu.be/T2TvI6dj9q0?si=...
Reklam
Faik Baysal
Muharrem Dayanç
Muharrem Dayanç
: "Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
Ve bir gün tekrar döndü yalnızlığına. Bir daha dönmemek üzere. Bende oturdum başladım beklemeye. Ne onun döneceği vardı ne benim beklemeyi bırakacağım. Günler, aylar ve hatta korkunçtur ki yıllar geçti. Ne bir iz ne bir adres bıraktı geride. Gitti öylece beni karanlık bir kuyuya hapsedermişçesine. Günler aylar ve hatta korkunçtur ki yıllar geçti. Ne bir haber, ne bir mektup... Elimde hala o kumaş mendil bekliyorum dönmesini. Yolları gözlemiyorum ruhumla anlarım döndüğünü. "Ama gözler kör, yüreğiyle bakmalı" demiş yazar. Ne güzel demiş. Ben üç günlük bir çocuk gibi nefessiz kalmışım. Avareyim belki, biraz kafam kıyak. Günler, aylar ve hatta korkunçtur ki yıllar geçti... spotify.link/ivKsDUX6iJb
Çukur
Modern Kore edebiyatından Çukur! Biraz farklı kültürlerin edebiyatını tanımak hevesiyle önce Japon edebiyatına sardım. Haruki Murakami, Osamu Daza falan derken oradan Arap edebiyatına atladım. Necip Mahfuz, Nizâr Kabbani filan... Sıra geldi Kore edebiyatına. Aradığımı buldum mu, tartışılır. Adının hiç de önemli olmadığı bu çekik gözlü
Geçti gitti...
Acını yaşa, öfkeni yaşa. Ve seyret. Kendini sakın bastırma. Öyle suyun üstünde akan yaprağa bakar gibi bak, seyret. Uzanıp onu almaya kalkışma. Kendini suçlama. Olacak olandan kaçamazsın. O yüzden hiç bastırma kendini, baskılama. Çünkü insan bastırdığı duygunun esiri olur. Cahit Zarifoğlu
Reklam
Günlerden Salı'ydı ve ben pekte hüsnü niyet kabul edecek durumda değildim. Kafamın içinde kırk takla atan mirketler sayesinde Madagaskar'lı yerli bir abinin gür saçları gibi sertleşmiş fikirlerimle üzerimde iri bir filin oturduğunu hissediyordum. Üstümde akşamdan kalma "Afrika'nın Vahşi Yaşamı: Büyük Göçler ve Avlanma
Memed ahhh ince memed
İnce Memed 4
İnce Memed 4
Elinde bir meşale ile hayat yolculuğunda karanlığı aydınlatan cevherler iyi ki iyi ki var. Hikayeler yaşanmış, yaşanıyor ve yaşanmaya da hep devam edecek. Seride geçenler şüphesiz çarpıcı, sarsıcı ve süregelen acı gerçekler. Ama ben böylesi akıp giden, dahil eden, hissettiren aktarma şekline hayranım hastayım tutkunum yahu. dört Koca kitap aktı gitti bitti nasıl bitti nasil geçti anlamadım. devamı olsun istedim diledim umdum olamayacağını bile bile. meçhuller, yarım kalanlar fazlasıyla çoktu zira. Kafamda hepsini kendimce devam ettiriyorum hala ama kıymetli yazar gibi coşkun bir şelale misali akıtmak ne mümkün. Keşke diye geçiriyorum içimden geri gelse sevgili yaşar kemal, reenkarnasyona inanmak istiyorum. Geri gelse de devamını yazsa. O yazsa biz okusak. Sabırsız çocuklar gibi bir diğerini beklesek...
1. BÖLÜM SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM 1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde (...)10 Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine ve ledünniyat ve
UZAYLI KOCAKARI (Ursula K. Le Guin - 1976) Menapoz, akla gelebilecek en cazibesiz konu herhalde; bu da ilginç, çünkü menopoz hâlâ bir tür tabu kırıntısına sahip olan pek az konudan biri. Menopozdan ciddi bir biçimde söz etmek, genellikle huzursuz bir sessizlikle karşılanır; alaycı bir atıf ise rahatlamış kıkırdamalarla. Sessizlik ve kıkırdama;
Reklam
Şu ana dek kendimi anlamış değilim! Bütün bunlar bir rüya gibi geçti... şiddetli ve samimi olan tutkum bile geçti... peki tutkum nereye gitti?
Kumarbaz
Kumarbaz
5 dakikada "Robert Schumann"
~8 Haziran 1810'da Almanya'nın Zwickau kentinde dünyaya geldi. ~Çocukluğu şair olma hayali ve babasının hikayelerini okuyarak geçti. Annesinin yönlendirmesiyle piyano dersleri almaya başladı. ~1826' da babasını kaybettikten sonra annesinin isteğiyle hukuk öğrenimi için Leipzig'e gitti fakat okulu bitirmedi. Bu sırada piyanoda virtüöz'lük seviyesine ulaştı. ~Eserlerinin en önemli kısımlarını 1832'ye kadar olan dönemde verdi. Fakat kısa süre sonra yaşadığı el sakatlığı nedeniyle çok sevdiği piyanodan ayrılmak zorunda kaldı. ~ Eleştirmenlik kariyeri böylece başlamış oldu. 1834'te kariyerinin en üst dönemine girdi ve bir müzik gazetesi çıkardı. (Neue Zeitschrift für Musik) ~Çağdaşlarını çokça tanımaya çalıştı. Eleştirilerinde zaman zaman "dalgın" ve "çılgın" anlamlarına gelen "Ehsebius" ve "Florestan" takma adlarını kullandı. ~En büyük aşkı büyük bir besteci olan Clara'dır. Pek çok zorluğa rağmen 1840' ta dünya evine girdiler. Evlendikten sonra Schumann, aşkını anlatmak için tam 140 şarkı besteledi. ~1850'de Düsseldorf müzik direktörlüğü yaptı ancak ruh sağlığının bozulmasından dolayı 4 yılın ardından mesleğini bırakmak zorunda kaldı. ~Hayattaki en büyük korkusu delirmek olan Schumann, 1854'te intihar girişiminde bulundu fakat başarısız oldu. Bu girişiminden sonra akıl hastanesine yatırıldı ve 29 Temmuz 1856'da orada öldü.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.