Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Çukur
Modern Kore edebiyatından Çukur! Biraz farklı kültürlerin edebiyatını tanımak hevesiyle önce Japon edebiyatına sardım. Haruki Murakami, Osamu Daza falan derken oradan Arap edebiyatına atladım. Necip Mahfuz, Nizâr Kabbani filan... Sıra geldi Kore edebiyatına. Aradığımı buldum mu, tartışılır. Adının hiç de önemli olmadığı bu çekik gözlü
iniyorum maktul minarelerden taraçadan, bahçeden ilk tanıyı bulanların indikleri her yerden ilk tanıyı bulandıran bir vaşakla birlikte
Reklam
Kedilerim, kitaplarım ve öğrencilerime kavuşmak ilaç gibi geldi gerçekten. Nefessiz kaldığım çok an olsa da bu başkaydı. Unutulmayacak ama geçti. Sonunda bitti diyebiliyorum. Evet battım o derin sulara ama artık yukardayım ve nefes alabiliyorum derin derin.. Kimisi karma diyor, kimisi ilahi adalet.. Her neyse oldu ve keyifle izliyorum olanları.. Tek başıma ve güçlü.. Hoşgeldin yeni hayat.. İkinci Kendimle Konuşmalarım.. 28.04.2024
Aliya İzzetbegoviç'in Türklere Yazdığı Mektup
"Merhaba efendim, ben Aliya. Aliya İzzetbegoviç. Bosna-Hersek'in cumhurbaşkanıyım. Sizi Devlet-i Aliyye'nin en güzel şehirlerinden birinden, Bosna Sarayı'ndan, sizin daha sık kullandığınız haliyle Saraybosna'dan selamlıyorum. Bu kısacık sohbetimizde, parçası olduğumuz Avrupa'dan, Avrupa'nın ve Batı'nın
mutmaßlich...
❝Gençlik bir kitaptı, okuduk bitti; Canım bahar geçti çoktan, kış şimdi. Hani sevincin, o cıvıl cıvıl kuş? Nasıl, ne zaman geldi, nasıl gitti? ❞ Rubailer, Ömer Hayyam
Ömer Hayyam - Rubailer
Ömer Hayyam - Rubailer
Ömer Hayyam
Ömer Hayyam
Dörtlükler
Dörtlükler
göğe vurgun bir temaşa
Saat 19.26 idi. İftara iki dakika vardı. Ezanı dinlemek için balkona çıkmıştım. O esnada gökyüzüne baktım. Sübhanallah dedim, nasıl bir renk vardı gökte... Güneş yerini aya bırakırken, göğün maviliği koyulaşmaya başlarken hafif bir kızıllık, narenciyelik ve pembelik vardı havada. Sanki elma, portakal ve greyfurtun renkleri karışmıştı. Ancak böyle
Reklam
Bazen dua , bazen zikir ve Şükür ayıdır; Ramazan'ı Şerif
Güzel olan her şeyin sonu olduğu gibi Bu mübarek ayında sonu geldi... Geldi, geçti ve bitti... Neler kazandık neler kaybettik , kim bilir... Mevla Teala istifade edebilmişlerden eylesin... Cümlemizi 🤲🤲
Güçlü kadın nedir? Güçlü olmak için illa duvarlarınmı olması gerekir? Kadına bu güç nereden gelir... Acılarından mı sevdiklerinden mi nereden... Cevabı var mı bunun Acılar güçlendirir derler ya yaralayan acılar ayrılıklara ne demeli... Başından aşağı sanki saçlarından asılmış bir kadın ne kadar güçlüdür. Saçları kadar mı yoksa acısının dayanacağı yüreği kadar mı? Derler ki ; Saçlarını kesen bir kadının, çektiği acıyı anlayabilecek kadar sev ama asla bir kadının saçlarını kestirmesine sebep olma. Neden mi, çünkü kadının en değer verdiği aksesuarı saçları onlara verdiği değerden vazgeçebilecek kadar sevmiş seni. Ben seni saçlarımdan vazgeçecek kadar sevdim... Öyle bir kıssaydı geldi geçti ve bitti. Veselam...
Kusura bakmayın bugün yaşadığım bir mseleyi anlatacağım. Bugün çalıştığım yerde orucumu açtım ve sonra gittim namazımı kılmaya. Namazım bitti güvenlik bir arkadaş geldi ve kendi dolabından bir şey alırken af'ola osurdu. Sonra muhabbet şöyle geçti: - Affedersin kusura bakma osurdum. (Burada sırıttı bir de) + Kaç yaşındasın? - 23 + Bende 30 yaşındayım. Kusura bakmadım ama kısa sürede sana ahlâk dersi veremem. Sana tavsiyem "spastik özürlü" kelimesini araştır. Sana uzun uzun küfrederdim ama bu iki kelime sana ağır gelir. Araştır bu iki kelimeyi sana tavsiyem.
TÜRK TİYATROSU TARİHİ'NİN
BELKİ DE EN BAHTSIZ ''AİLESİ'' TOSUN'LAR.. 1926 yılında, Balıkesir'in Burhaniye ilçesinde doğan Necdet Baba lakaplı Necdet Tosun, 1955 yılında öğlenleri lokantacılık, akşamları da bir terzide çalışarak geçimini sağlıyordu. Kilolu ve sevimli görünüşü sebebiyle çevresinde de hep sevilmişti. Çocukları
Reklam
Yayladayız. Cuma vakti geldi ezan okunuyor. Toplasan belki 30 kişi var. Hoca sohbetini irad ediyor. Ezan bitti, hoca halen sohbete devam ediyor. Hani çok da geçmedi aslında ama arka saflardan bir amcanın sesi yükseldi; "Hoca hoca çok da uzatmayalım prostatı olanlar var da" Ve hocamız sohbeti bitirdi ayrı, hutbede meallerini dahi vermeden sadece ayet hadis okuyup farzı kıldırmaya geçti. Tavrın inat mı yoksa anlayış mı olduğuna karar veremediğim trajikomik bir anımdır.
Oldi

Oldi

@oldi
·
10 Mart 06:16
Bu Cuma, namazı kıldırmaya genç bir İmam geldi. Müftülüğün yanındaki camii olduğundan mıdır, eğitim, izleme gibi faaliyetlerden midir bilmiyorum tâbi.. Genç hutbeye çıktığından kitap okuyan birisi olduğu o kadar belliydi ki. Vurgu ve tonlamaları, sesindeki samimiyet, diksiyon; hutbenin de hakkını yemeyerek istifadeliydi. Herkes pür dikkat genci dinliyor, eline telefon alanı görmedim. Herkes şok içinde kala kaldı. Hutbe bitti geçti namazı kıldırmaya. Hayda yine yanık ve samimi bir sesle okumaya başladı. Yine vurgu ve tonlamaları, nağme yapması; Türk musikisi ile kıraat arasındaki yakınlığı ,biraz aşina olan yakalar. Neyse ki genç selâm verdi. Hanım kardeşler buradan sonrasını pek bilmez. Hoca cuma farzında selâm verince camideki bir kısım cemaat son sünneti kılmadan yangından kaçar gibi çıkmaya çalışır camiden. (bunu yargılamak maksadıyla söylemiyorum) Bu kez ve hayatımda ilk kez kimsenin çıkmadığına şahit oldum. Herkes tahiyyata mıhlanmış üstündeki şoku atlatmaya çalışıyordu.
Bu Cuma, namazı kıldırmaya genç bir İmam geldi. Müftülüğün yanındaki camii olduğundan mıdır, eğitim, izleme gibi faaliyetlerden midir bilmiyorum tâbi.. Genç hutbeye çıktığından kitap okuyan birisi olduğu o kadar belliydi ki. Vurgu ve tonlamaları, sesindeki samimiyet, diksiyon; hutbenin de hakkını yemeyerek istifadeliydi. Herkes pür dikkat genci dinliyor, eline telefon alanı görmedim. Herkes şok içinde kala kaldı. Hutbe bitti geçti namazı kıldırmaya. Hayda yine yanık ve samimi bir sesle okumaya başladı. Yine vurgu ve tonlamaları, nağme yapması; Türk musikisi ile kıraat arasındaki yakınlığı ,biraz aşina olan yakalar. Neyse ki genç selâm verdi. Hanım kardeşler buradan sonrasını pek bilmez. Hoca cuma farzında selâm verince camideki bir kısım cemaat son sünneti kılmadan yangından kaçar gibi çıkmaya çalışır camiden. (bunu yargılamak maksadıyla söylemiyorum) Bu kez ve hayatımda ilk kez kimsenin çıkmadığına şahit oldum. Herkes tahiyyata mıhlanmış üstündeki şoku atlatmaya çalışıyordu.
Karalama2
...?...?/1989... Kendini haddinden fazla duyumsadığı için acıya ve korkuyuda haddinden fazla duyarlı arkadaşım için, burası tam bir cehennemdi. Her şeyiyle farklıydı Ankara'dan. Çok kültürlü, birçok etnik gruptan oluşan, bu etnik grupların bir nevi kabileci bir tutumla diğerleriyle arasına sınırlar koyarak birbirinden ayrıştığı, etnik
396 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.