Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey.
Dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir sey. Fakat artık ümit yetmiyor bana, ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum...
“Herkesin öyküsü başından sonuna kadar farklıdır. Bir süreliğine ikisi birmiş gibi gözükse bile kimsenin öyküsü aslında kimseninkiyle birlikte gitmez.”
Hakîm yaşlı çifte sormuş:
Bunca yıldan sonra niçin ayrılmak istiyorsunuz?
Yaşlı kadın cevaplamış: Hakim Bey bir ay öncesine kadar aklımda böyle bir şey yoktu. Eşim bana bir mine çiçeği getirdi, ben de çiçekleri çok severim. Kocam düzenli aralıklarla sulanmadığında çiçeğin önceliğini söyledi. Ben kemik rahatsızlıkları olan bir insanım. Geceleri uykumdan kalkıp çiçeği sulamam
gerektiği halde, bir gün farkettim ki kocam bir kez olsun benim ağrıma ramen gece kalkıp da çiçeği sulamadı. Bunu üzerine ben de bu kadar düşüncesiz bir insanla yaşamama gerektiğine karar verdim. Hakîm kadına hak vermiş ama adettendir diye adama sormuş:
Senin söylecek bir şeyin var mı? Yaşlı adam cevaplamış:
Eşimin anlattığı herşey doğru, tek bir şey dışında.
Mine çiçeği çok sulandığında ölür. Karımın kemik rahatsızlığı var ve iyileşmesi için düzenli egzersiz yapması gerekir, ama eşim bunu yapmadığı için ben de bu yalanı buldum. Çiçeği ölmesin diye her gece kalkmak zorunda kaldım. O her uyandığında ben de uyanık olurdum, işini bitirip uyuduğunda gidip çiçeğin suyunu boşaltıp, peçetelerle toprağını kuruturdum. Sonra da yatağa gelip, bana hayatı bahseden, canımdan çok sevdiğim eşimi doyasıya seyrederdim...
Hakim çifti boşamamış..
Daha az okuyup daha az fikirleşiyoruz. Güdük tartışmalarımızda da bugüne kadar okuduklarımızı öğütüp ısıtıp yiyoruz. Hazıra dağ dayanmaz kıtkafa. Okumak, yakıtımızdır. Yoksa o yolu nasıl bitireceğiz?
Aşk, onun alemine dahil olma isteğiyle başlar. Çok sevdim. Fakat ona dahil olamadım,aynı ölçüde karşılık bulamadım. Bulamadıkça da aşk ile saplantının kesiştiği zehirli bir duygunun içinde mahsur kaldım. Her yönüyle zor, yorucu bir süreçti.
"Ne çok yıldız var. Sanki birisi, içimizdeki yaraları tek tek toplayıp gök kubbeye dizmiş. Yaralar sancıdıkça yıldızlar parlıyorlar."
"Kimlerin yaraları?"
"Gökyüzünden hepimizin yarasına yetecek kadar yıldız var..."