Gün biter gülüşün kalır bende
anılar gibi sürüklenir bulutlar
Ömrümüz ayrılıklar toplamıdır
yarım kalan bir şiir belki de
Aykırı anlamlar arayıp durma
güz biter sular köpürür de
kapanmaz gülüşünün açtığı yara
uçurum olur cellat olur her gece
Ah umudum
Ah gözlerine bir ömür heba ettiğim.
Ah gülüşüne öldüğüm adam
Güçsüzlüğüme güç katanım
Seni gördüğümden beri bildiğim tüm yollar sana çıkıyor
Avuç içlerindeki her bir çizgiye ömrümü bağladığım
Seni sevmekten başka bilip bileceğim yok benim
Sabahları uyanır uyanmaz aklıma gelenim
Olur olmaz zamanlarda içimde birikiyorsun.
Sesinin her bir tınısına bin ömür adadığım
Hayatımı kokusuna emanet ettiğim
Ah sakallarına çiçekler ekeceğim adam
Ah gülüşüne bittiğim
Hiç bir sözlükte kelime anlamı yoktu gülüşünün
Ben de çok düşünmedim zaten
Kısaca hayatıma verilen en güzel hediyem
Ömrümün hediyesi
Bir yudum su gibi muhtaç olduğum
Göğüs kafesinin serçesiyim
Kalp atışınla hayata tutunuyorum
Ben senden bir adım öteye gidemem
Ne olur nefesinden , kokundan uzağa atma beni !
Gülbeyaz Özdemir
Kollarımı ardına kadar açtığımda kucakladığım hevesi
Zevki unutmuş, sessizliğe bağımlı ressamlar
Bana kendi cesedimmiş sanki gibi teslim ettiler
Karşısında sırasını beklediğim tablonun ressamları şimdi arkamdaysalar
Ben çoğul zanlıydım, onlar zaten benim ölümde zahiri hâkimiyettiler
Biraz kendinizden, biraz da çevrenizden bir şeyler bulacağınız, okurken ayrılık, öfke ve keder gibi duyguları derinden hissedeceğiniz, özellikle serbest şiir severler için Ali Lidar'ın kendine özgü üslubuyla harika bir şiir kitabı.
"Sonra umursamamayı öğrendim
olağan terk edilişleri ve hayal kırıklıklarını
hayat dört sıra çizik attı göz altlarıma
dört nasihat koydum heybeme,
onlarla gömüleceğim
doğdum, büyüdüm,yenildim
geldim,gördüm, sıkıldım
sevdim, sevildim, yalan duydum, dokundum eyvallah... "
Renge karışan su gibi aktım sevgilimin gözlerinden
Onun yerine onun yüzünde ağlamak şansı
ağlamak jesti
ağlamak avantajı
Gözyaşlarıyla tamamladım yüzündeki resmi
Evet, düşünce ve şiir iç içe geçmiştir. Birbirine kenetlenerek çırılçıplak ayakta sevişen ve çift kıçlı bir toplum olan iki insan gibi! Hangisi şiir, hangisi düşünce? Ayıramazsın.
Karart göklerini Zeus,
Duman duman bulutlarla;
Diken başlarını yolan çocuk gibi de
Oyna meşelerin, dağların doruklarıyla.
Ama benim dünyama dokunamazsın,
Ne senin yapmadığın kulübeme
Ne de ateşini kıskandığın ocağıma.
Bütün müsveddelerimi yırttım,
göğsümün kıllarıyla
gövdemin kokusundan buharlaşıyor şiir.
Sana çok önceden, bir yaz sonu, bir parkta
sıkılmış yumruğumu ısırarak
buna benzer bir şeyler söylemiştim
milât yok
demiştim, milât yer almayacak hayatımızda.
İşte bütün müsveddelerimi yırttım
işte artık göğsümün kıllarıyla
gövdemin kokusundan buharlaşıyor şiir
işte onlar artık saçların kadar Boşnak
karşılıksız mektuplarım gibi yepyenidir.
sürekli huzurlu olmak
sürekli yaşamaktır ölümü.
acı öldürebilir
ya da
hayata tahammül gücü verir
ama huzur hep korkunçtur
en kötü şeydir huzur
yürümek
konuşmak
gülümsemek,
varmış gibi yapmak.
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Ruzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanlarin en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Senden tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar