Uçsuz bucaksız ufku sınırını göğe kadar çekmiş, ruhun oradan kolayca sıçrayabildiği küçük bir yöre; bir gök, kimi zaman güneşi kendi içimizde aramaya zorlayan bir sis, tutkun rüzgâr üstünde hüküm sürüyor; kara bir toprak, görünmez bir yakıcılıkla, gizli bir ateşlilikle, yoğun bir enerjiyle zengin; kasları geren ve insanın en büyük güzelliğine çabayla ulaşmasını sağlayan aşırı bir emek; sonra her şeye karşın rahatlık ama gevşeklik olmadan, görkem ama kendinden hoşnutluk olmadan, şehvet baygınlık olmadan.
Sonra siz, aşırı kalabalık büyük kentler, taşkın limanlar, özellikle siz varlıklı, temiz, güzel boyalı, güzel çizilmiş küçük kentler, daha dün kaygısızdınız, insanlarla barışıktınız, ulu Tanrı'ya güveniyordunuz - oysa bugün perişan haliniz, acı içindesiniz, ödeyecek uydurma borçlarınız var, uçsuz bucaksız bir adaletsizliğiniz, çözmeniz gereken kötü bir kavganız var...
Tüm bunları yeniden senin canlı gözlerinle görüyorum Verhaeren, göçüp gitmiş dostum, bugün aramızda olduğunu bildiğimiz zamanlardan da canlısın, yokluğunla yaşıyorsun - büyük bir sevginin ve büyük bir öfkenin şarkılar söylediğini duyuyorum ölüm nedir bilmeyen dinç sesinde.
• Emile Verhaeren 27 Aralık 1916'da ölmüştür. Bu konuda bkz. Gide'in 22 Aralık 1920'de Verhaeren üstüne verdiği, metni Ocak 1921 de La Revue hebdomadaire'de yayımlanan, sonra (Euvres completes'e alınan (X. cilt, s. 3-11) konferans.