Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

129 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Naziler, Faşizm, Irkçılık ve Militarizm Ekseninde Bir Roman:Tanrısız Gençlik
“Çocukların kötü yetiştirilip mutlu olmaları, iyi yetiştirilip mutsuz olmalarından daha iyidir.” -
François Truffaut
François Truffaut
1.Yazarın Hayatı Hakkında Kısaca:
Ödön Von Horvath
Ödön Von Horvath
1901 yılında, günümüzde Hırvatistan sınırları içinde bulunan fakat 20. yüzyılın başında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun bir kenti olan Rijeka’da doğdu. Diplomat bi aileden gelen Horvath, kendisini siyasete değil, edebiyata adadı fakat dönemin politik atmosferinden o da her yazar gibi nasibini aldı. 1929’da Berlin’de sahnelenen “Sladek, Kara Ordunun Askeri” adlı oyunu Nasyonal Sosyalistlerin tepkisini çekti ve hedef haline geldi. Budapeşte, Viyana ve Münih’te öğrenim gördü. Romanların yanı sıra, tiyatro metinleri de kaleme alan Horvarth’ın oyunları birçok ülkede oynandı ve döneminde ünü Avrupa’ya yayıldı. Naziler’in iktidarından sonra birçok kez ülke değiştirmek zorunda kalan von Horvath, 37 gibi çok genç bir yaşta Paris’te öldü. 2.Edebiyat ve Sinemada “Çocuk” ve “Ergen” Temsili: “Evet, insan gerçekten kötü olmalı, bu
Kitabı Mukaddes
Kitabı Mukaddes
’te de yazıyor zaten. Yağmur dinip tufanın suları geri çekilince Tanrı konuştu: “İnsanlar yüzünden yeryüzünü bir daha lanetlemeyeceğim. Çünkü insanın yüreğindeki eğilimler çocukluğundan itibaren kötüdür.” Ölümünden 1 yıl önce yayımlanan ve olgunluk çağı eserlerinden biri olan Tanrısız Gençlik’te bir grup ergen çocuğun yaşantısına götürüyor bizleri Ödön von Horvath. Bu tema hemen aklımıza başka sanat eserlerini getiriyor elbette. İncelemenin başlığında sözüne yer verdiğim Fransız yeni dalga sinemasının öncü yönetmenlerinden François Truffaut’un “The 400 Blows” isimli filmi de bizi ergen yaştaki çocukların dünyasına götürüyordu. 1959 yapımı bu kült filmde Antoine isimli bir çocuğun gözünden dünyaya yeni bir bakış açısıyla bakıyor ve onu anlamaya çalışıyorduk. Konuya dair bir diğer kült eser ise tabii ki Nobel Ödüllü yazar
William Golding
William Golding
’in “
Sineklerin Tanrısı
Sineklerin Tanrısı
” isimli romanıdır. Savaşın getirdiği yıkımdan uzaklaştırmak adına bir grup ergen yaştaki çocuğun bir uçağa bindirilmelerini ve uçağın okyanusun ıssız noktalarından birine düşüşünü okuduğumuz öyküde asıl önemli olan şeyin savaşın değil, insanın yıkımı olduğunu anlıyorduk. Zira masum ve iyi duygular taşıdıklarına neredeyse emin olduğumuz çocukların zamanla birer vahşiye dönüşmeleri, dünyada yıkıma yol açan şeyin her zaman, her yerde ve koşulda “insan” olduğunu son derece başarılı bir şekilde anlatıyordu ve Golding okuyan herkesin zihninde uzun yıllar kalacak etkileyici bir esere imza atıyordu.
Ölü Ozanlar Derneği
Ölü Ozanlar Derneği
,
Uçurtma Avcısı
Uçurtma Avcısı
gibi romanlar ve
Behman Qobadi
Behman Qobadi
’nin yönetmenliğini üstlendiği 2005 yapımı “Turtles Can Fly” (
Kaplumbağalar da Uçar
Kaplumbağalar da Uçar
), Rob Reiner’ın yönettiği 1986 yapımı Stand by Me (Benimle Kal) gibi başarılı filmler yine bu tema ekseninde çekilen ve yazılan başarılı sanat eserleri olarak karşımızda durur. Çok geniş bir kavram olan “ergen psikolojisi”yle alâkalı filmler ve kitapları sıralamaya devam edebilirim fakat konudan daha fazla uzaklaşmamak için kitaba geçelim. 3.Roman Hakkında Kısaca “Ödön von Horvath, neslinin en yetenekli yazarı. -
Stefan Zweig
Stefan Zweig
Eserleri ülkemizde birçok yayınevinden yayımlanan Horvath kısa bir süre önce Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın çatısı altına da girdi. Modern Klasikler dizisi içinde önümüzdeki günlerde başka kitaplarını da göreceğimiz yazarın yayımlanan ilk romanı
Tanrısız Gençlik
Tanrısız Gençlik
’in çevirisini Almanca aslından
Gülperi Zeytinoğlu
Gülperi Zeytinoğlu
gerçekleştiriyor. Tanrısız Gençlik bizleri Naziler’in kontrolündeki dünyaya, kan, gözyaşı ve hüzün dolu yıllara götürüyor. Faşizmin etkisiyle ortaya çıkan nefret söylemleri, ırkçılık, dil ve din gibi sebeplerle doğan ayrımcılık o dönemde birçok insanın zihnine işlemiştir. Militarizmin ve diktatörlüğün tek gerçeklik olduğu bu korkunç dönemde bir öğretmenin dünyasına konuk oluyor ve onun ergen yaşlardaki öğrencileriyle olan ilişkisini gözlemliyoruz. Âdeta beyinleri yıkanmış bir vaziyette olan bu çocukların empatiden ve özgür düşüncede yoksun yaşamları karşımıza kan donduran detaylar çıkarmaya yetiyor. Tek amaçları kendinden olmayanları dışlamak ve hatta yok etmek olan bu çocukların hayat bakış açılarında ciddi bir problem olması, onların geleceklerinde de sorunlu birer insan olmaya devam edeceklerinin sinyallerini verir. Bu düşüncede olan kişilerin içinde Tanrı inancı barındırmayacağı kitabın ana temasını oluştursa da, bunun pek sağlıklı bir söylem olmadığını ifade etmek gerekiyor. Tanrı inancına sahip kişilerin gaddar olabileceği gibi, inançsız insanların da çevrelerini iyi niyet taşlarıyla döşeyebileceğini unutmamak gerekir. 1.Dünya Savaşı zamanında Tanrı’ya inancını kaybeden bir öğretmenin bu yoğun dış tehditler karşısında öğrencileriyle verdiği mücadele yer yer esprili bir dille aktarılsa da, söylemler ve eylemlerin sertliği ister istemez insanı etkiliyor. Bu sebeple daha çok kara mizah yönünden bakmamız gerekiyor yaşananlara. Ailelerinden ve basından duyduğu her şeyi “tek gerçek” olarak algılayan çocuklar, öğretmenlerinin hümanist bakış açısıyla sarfettiği cümleleri dehşetle karşılar ve aralarında imza toplayarak onun artık öğretmenleri olmamasını isterler. Paskalya tatillerini bir kampta geçireceği söylenen çocuklar orada da militarist eylemlere sevk edilirler. Tüm bunlar yaşanırken bir yandan da bir Tanrı arayışına sahne olur roman. 4.Son Söz: “Düşüncenin her türlüsünden nefret ediyorlar.” İşlenen bir cinayetle roman polisiye sularına da giriyor ama yazarın amacı tabii ki “katil kim?” gibi sıradan bir polisiye senaryosuna imza atmak değil. Horvath, çocukların dünya görüşünün yetişkinlerce nasıl etki altına alındığını ve bir öğretmenin dahi bunu değiştirme gücünün bulunmadığını tüm çıplaklığıyla gözler önüne seren sert ve dinamik bir romana imza atıyor. Son derede yalın bir dille kaleme alınan romanda anlatıcı öğretmen olsa da, başrol elbette ki çocuklar ve onların içinde yaşamak zorunda kaldıkları dünya. İncelemenin başında yer verdiğim Truffaut alıntısını bu romanı okuduktan sonra bir kez daha düşünmek gerekiyor; bulduğumuz yanıtı ise belki de kimseyle paylaşmamak ve kendimize saklamak. En azından çocuk sahibi olmak isteyenlerin bunu derinlemesine analiz etmesi ve daha dikkatli adımlar atması gerekiyor. Anne babalara göre “iyi” olan her şeyin aslında öyle olmadığını, çocukların onlara ait bir mal değil, özgür birer canlı olduklarını ve her birinin kendi yaşamı olması gerektiğini söylüyor hem Truffaut hem de Horvath. İncelemenin başında yer alan alıntıyı da mutlak doğru olduğu için değil, bu bağlamda sorgulanması gerektiğini düşündüğüm için ekledim. Farklı bir roman arayışında olanlara önerir, keyifli okumalar dilerim. “Peki ama mutlu muyum? Hayır, aslında hiç de mutlu değilim. Ama sonuçta hiç kimse mutlu değil ki.”
Tanrısız Gençlik
Tanrısız GençlikÖdön Von Horvath · İş Bankası Kültür Yayınları · 20213,053 okunma
··
6,2bin görüntüleme
Adem okurunun profil resmi
Tanrı inancı olmayan insanların kötü olacağı fikri ile "iyi olmaktan uzak kitaplar' listesine girmeye hak kazanmış bir kitap benim için. Anlatılan şeyler şu an okuduğum
Safsatalar Ansiklopedisi
Safsatalar Ansiklopedisi
'ne girmeye yaraşır cinsten. O yüzden hiç üzerinde durmamıştım kitabın. Fakat sizin incelemenizi okumaktan keyif aldım, kaleminize sağlık...
Bahri Doğukan Şahin okurunun profil resmi
Evet o bakış açısı benim de hoşuma gitmedi ve değindim kısaca. Onun haricinde kurgu olarak güçlü bulmasam da, değindiği konuyu çok önemli buluyorum. Teşekkür ediyorum zaman ayırıp okuduğunuz için. ^^
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.